“Mimari ve Ses” Mumok’u Çalmak Avusturyalı müzisyenler Helmut Wolfgruber ile Herbert Gollini’nin projeleri, “mimari ve ses” ilişkisine yeni bir kapı açıyor.
Yağmur Yıldırım Mimar/Architectviyana’da serin bir haziran akşamı, bavullarımı bırakıp kendimi apar topar dışarı atmış bir halde şehri anlamaya çalışıyordum. Saray binalarının bronz ve barok promönadı atlar, armalar, komutanlar epikliğinde sürüyordu ki birden muazzam bir kaosa düşüverdim: Geniş meydanda büyüklü küçüklü gruplarlayüzlerce insan rengârenk banklara, merdivenlere ya da duvar diplerine oturmuş yiyor, içiyor, sohbet ediyordu. Tüm binaların kapıları açıktı ve içerideki ışıklar ve sesler, dışarıdaki ışık gösterilerine ve harika müziğe karışıyordu. Viyana’nın “Müzeler Bölgesi” Museumsquartier’e gelmiştim ve bu canlılığıyla alışılmadık “müzeler” mekânının yaz festivali Summer of Sounds (Sesler Yazı) başlıyordu! On sekizinci yüzyılda İmparator VI. Charles tarafından Hofburg Sarayı’nın sonunda, şehir kapılarının yanı başında yaptırılan İmparatorluk Ahırları Kompleksi, yüzyıllar boyunca saray erkânını, ticaret fuarlarını, hatta Nazi propagandalarını ağırlamışsa da bugün altmış bin metrekare alanı ile Viyana’nın en büyük, dünyanınsa sekizinci büyük kültür merkezine ev sahipliği yapıyor. Yılda yaklaşık üç buçuk milyon kişinin ziyaret ettiği ve beş müzenin, tiyatroların, salonların, atölyelerin bulunduğu bu canlı merkezin hikâyesi de kendisi kadar ilginç: 1985 yılında düzenlenen ilk Viyana Festivali’nin ardından, yapıların kültür işlevine ayrılmasına karar veriliyor ve uygulanacak projenin belirlenmesi için bir mimari proje yarışması açılıyor. Yarışmayı kazanan Laurids ve Manfred Ortner kardeşlerin projesi, dönemin muhalefeti tarafından “fazlasıyla pahalı ve Guggenheimsı” bulunarak şiddetle eleştiriliyor; uzun tartışmaların ve yapılan çok sayıda revizyonun ardından nihayet 1998 yılında inşaata başlanıyor ve (kazanan yarışma projesi ile neredeyse ilgisi kalmayan) Museumsquartier, 2001 yılında açılıyor. İnşa edilen proje, barok ahır binalarının boşluklarına yapılması planlanan yeni müze binasını bir yerine iki ayrı yapı olarak sunuyor: Meydanın bir ucundaki Leopold Müzesi, yanı başındaki İmparatorluk Müzeleri’nin geleneğinin bir uzantısı niteliğinde; açık renk kireç taşından aydınlık cephesi ve göz okşayan proporsiyonları ile klasik bir “villa”yı hatırlatıyor. Diğer uçtaki MUMOK (Museum Moderner Kunst / Modern Sanat Müzesi) ise dengenin karanlık yüzü; yapı koyu renk bazalttan cephesi ile kapalı, auratik ve esrarengiz. Ortner Kardeşler tasarımlarını, “yeni ve eski biçimlerin orkestrasında bir sentez arayışı” olarak açıklıyor. Onlar için “binaların titiz konumlanışı, Kaiserforum’a(1) demokratik bir yanıt” ve bu yanıtta MUMOK, “zamansızlığı ve çağdaş sanatın gelişmeye devam edişini” sembolize ediyor.(2) Sürrealizmden pop sanata, Viyana Aksiyonizmi’nden Fluxus’a Orta Avrupa’daki en büyük savaş sonrası dönem koleksiyonuna sahip müze olan MUMOK, “geçmiş ile şimdiyi, gelenek ile deneyi bağlayan bir karışım sunuyor”. MUMOK’ta deneylerin bir sınırı yok; Ortner Kardeşler’in deyişiyle “bir makineye benzeyen” iç boşluğunda “Dikey Konser”ler(3) ya da masif cephesinde Video-Mappingler (4) gibi projeler, sahneye oyunbazca yapının kendisini de davet ediyor.
Meydanın bir ucundaki Leopold Müzesi, yanı başındaki İmparatorluk Müzeleri’nin geleneğinin bir uzantısı niteliğinde; diğer uçtaki MUMOK ise dengenin karanlık yüzü.
Mimariyle düelloya giren bu deneylerin kesinlikle en çarpıcılarından biriyse, müzisyen Helmut Wolfgruber ve Herbert Gollini’nin “MUMOK’u çalmaları” ‘80’li yıllardan beri Avusturya elektronik müziğine yön vermiş ikilinin üç yıldır devam etmekte olan Architecture and Sound / Mimari ve Ses projelerinin mottosu, “Biz binaları çalıyoruz”. Projenin temeli, yapılardaki çeşitli kaplamalar, cam, metal gibi malzemelerin ürettiği seslerin edinimini ve kullanımını sağlayan bir sisteme dayanıyor. Ana fikir, son derece basit; binaya iliştirilen sismik mikrofonlar, malzemelerin seslerinin işitilebilir ve işlenebilir olmasını sağlıyor, sonrasında ise modifiye edilen sesler çağdaş ve klasik müzikal sistemlere aktarılıyor. Elde edilen geniş tonal spektrum melodilerin, ritmik yer değiştirmelerin, seslendirme efektlerinin ve “loop”ların kompleks bir etkileşimine imkân tanıyarak homojen, karakteristik ve etkileyici bir tonal evren yaratıyor. Bir binayı “çalmak” için ilk günü binanın sonik yapısını araştırarak geçiren, sonraki günse yerleştirdikleri mikrofonlardan yarattıkları müzikle canlı performanslar sergileyen ikilinin favori binalarından biriyse, -üç yıldır performanslar gerçekleştirdikleri- bazalt cephesi ile MUMOK. Volkanik bazalt taşının heterojen boşlukları, eşsiz bir ses yelpazesi sunuyor; mistik ve ritmik müzik, binayı sararken bir olan mimari ve ses, izleyici için etkileyici bir deneyime dönüşüyor. Museumsquartier’deki şaşkın akşamımda denk geldiğim Summer of Sounds festivali kapsamında ikilinin ışık gösterileri ve yüksek enerjili bir kalabalıkla gerçekleştirdikleri performansları, tek kelime ile muhteşemdi. “Mimari ve ses” ilişkisine yeni bir kapı açan proje, heyecan verici; Wolfgruber ile Gollini’nin, yapının kendisi gibi esrarengiz ve çok katmanlı müziğininse, dinleyenini zevkle dans ettireceği şüphesiz.
On sekizinci yüzyılda inşa edilen İmparatorluk Ahırları Kompleksi, bugün altmış bin metrekare alanı ile Viyana’nın en büyük, dünyanınsa sekizinci büyük kültür merkezine, MuseumsquartIer’e ev sahipliği yapıyor. Imperial Horse Stables Complex built in the 18th Century, today plays host to Vienna’s largest and the world’s eightest largest culture center, Museumsquartier, with a footage of sixty thousand square meters.
On sekizinci yüzyılda inşa edilen İmparatorluk Ahırları Kompleksi, bugün altmış bin metrekare alanı ile Viyana’nın en büyük, dünyanınsa sekizinci büyük kültür merkezine, MuseumsquartIer’e ev sahipliği yapıyor.
–
NOTLAR:
1. On dokuzuncu yüzyılın başında, Hofburg Sarayı ile İmparatorluk Ahırları arasında kalan alanda bir “Kaiserforum/İmparatorluk Forumu” inşa edilmesi amacıyla
İmparator Franz Joseph tarafından davetli bir mimari proje yarışması düzenlenmiş, fakat yarışmayı kazanan ve inşaatına başlanan proje İmparatoriçe’nin ani ölümü
nedeniyle tamamlanmamıştır. Tamamlanmış olan iki yapı bugün Kunsthistoriches Müzesi ve Ulusal Tarih Müzesi olarak kullanılmaktadır.
2. Museumsquartier Wien: A Review, Wiener Zeitung GmbH, 2009.
3. Haziran ayındaki Josef Dabernig: Rock the Void (Boşluğu Sarsmak) sergisi açılışında Kaliber 44’ün verdiği, MUMOK’un 41 metrelik iç boşluğundaki “Dikey
Konser”, serginin temasını bütünleyen etkileyici ve çok keyifli bir deneyimdi.
4. 2012 yılında sanatçı Strukt, “Österreich Werbung” projesi kapsamında MUMOK’un cephesinde bir video-mapping performansı gerçekleştirmişti.
–
Architecture and Sound /
Mimari ve Ses projesinin
mottosu, “Biz binaları
çalıyoruz”.
–