Taş gibi” deyimi eskiden sert, sağlam gibi özellikler için kullanılan bir sıfatken, günümüzde bu tanıma rahatlıkla ekleyebileceğimiz, “doğal” ve “sürdürülebilir” alt kavramlarını da hak etmekte. O yüzden tasarımcılar için doğal taş, mekânın her yerinde ayrı amaçla kullanılabilir ve ayrı değer katabilir. Mekanı doğal ve sıcak hale sokabilir. Doğal taşın sihrini, cephede binanın tepesindeki süslü mü süslü üçgen alınlığı taşıyan kadın heykelleri kullanan da, mekânın bir duvarını tek renk ve masif taş kaplayıp öyle bir minimallik yakalayıp, aydınlatma anahtarı bile koymaya kıyamayan da fark etmiştir. Doğal taşı tanıyan, doğru şekilde kullanan tasarımcı bir adım öndedir. Tartışmaya mahal yoktur efendim. İşbu yazının konusu, “alternatif” derken, taşın ıslak mekânda kullanımı, efendim duvar kaplaması olarak kullanımı, taşıyıcı (masif strüktürel eleman) ya da heykel, obje kullanımının dışındaki halini irdelemekten bahsediyoruz. Doğal taşın değeri ve tabii gerekliliği belki bu alternatif yollarla dimağımızda daha keskince yer edinebilir. Evet, günümüzde alternatif tedavi nesnesi olarak bile doğal taşa başvurulduğu doğrudur. Şu taşın, astıma iyi geldiği, diğer taşın romatizmalara filan deva olduğu gibi iddiaları da konu dışı ediyoruz. Hatta internetten açık arttırmadan aldığınız böyle şifalı taşın ederini karşı tarafa gönderdiğinizde, bedelsiz olarak sizin adınıza bu taşın “negatif enerjiyi” alabilecek şekilde “ayarlanabileceği” notunu görebilirsiniz. Eğer özel bir isim zikretmezseniz, ödeme yapılan kredi kartındaki isim kullanılıyor herhalde. Bunların ne kadar doğru ya da inanılır olduğunu geçiyoruz keza, konumuz plasebo değildir, iştigal alanımız mimari. Doğallık, sürdürülebilirlik ve alternatif haller diyorsak, öncelikli olarak, taşın iklimlendirme özelliğinden bahsetmek gerekli. Çoğu taş, rengi ve dekoratif dokusundan öte, ayrıca iyi bir ısı yalıtımı özelliğine sahiptir. Taş malzeme mekânda ısıl konforu belirleyen haldedir yani taşın doğru ve akıllıca kullanımı ile ısı transferinin kontrolü mümkündür. Sadece çeperleri taş kaplayarak, klimatik etki yaratılması dışında, bazı alternatif kullanımların olduğunu söyleyelim. Örneğin, Gaziantep ve yöresinde eski evlerde “Hayat” denilen bir orta mekân vardır. Bir avlu dışarından görünmeyecek bir üstü açık mekân… Bu mekânın zemini halk arasında patlatma denilen şekilde parçalara ayrılmış doğal taşla kaplanır. Kullanılan İslahiye, Yesemek Bazalt taşı, zaten gözenekli bir yapıdadır. Çok sıcak havalarda sabahtan hayat denilen bu mekân sulanır. Taşgözle görünen ya da görünmeyen gözeneklerinde suyu tutar. Ne zaman ki, güneş ortaya çıkar ve taşı ısıtmaya başlar, gözeneklerindeki su sayesinde mekânın iklim konforu belirgin seviyede iyileşir. Bu taş ayrıca fırıncıların da gözdesidir. “Gaziantep Fırın Taşı” olarak da adlandırılan bu bazalt gözenekli yapısıyla pişen yemeğin yüzeye yapışmasını engeller. Bu taşın çıkartıldığı özel bir maden ocağı da yoktur. Toprak altında, yüzeye yakın olarak ya da yüzeyde bulunur. Antep’in lahmacun, kebap ve baklavasının, ısıyı ocağın içine homojen yayabilen bu taştan yapılmış fırınlar sayesinde ayrı bir lezzet kazandığı söylenir. Bu tür fırınlarda pişen bu tür yiyecekleri İstanbul’da da, Gaziantep’te de tatmış biri olarak şahidim. Söz konusu taş, çok iyi ısı iletkenliği olmasının yanında çok yüksek bir ısıl depolama kapasitesine sahiptir. Isıl kütlesi, ısı gecikme zamanının uzun olması sayesinde, Gaziantep fırın taşı diye ün kazanan bu taş sadece Antep’te değil ülkenin her yanında iyi bir ocağının olmasını isteyen fırın ustalarının tercihidir ve oldukça değerlidir. Bu taşı kullanarak fırın yapan ustalar, artık taş bulmakta sıkıntı çektiklerini söylüyorlar. Gaziantep il sınırları içinde, Geç Hitit döneminde, Yesemek antik yerleşmesini bir açık hava heykel müzesi gibi gezmeniz de mümkün. Bu taş çok bereketli, hala ilçeye fayda sağlıyor. Şimdi bir mobilya olarak doğal taş hususuna değinelim. “Mobilya” adı üzerinde (“Mobil” kökünden gelir) hareketli bir elemandır. Doğal taş ise ağırlığı düşünüldüğünde, pek hareketli gibi gelmiyor değil mi? Merdivenin de mekândaki en önemli sabit mobilya olduğunu iddia edebiliyorsak, (bkz: www.merdivengor. com) bu çağda mobilya malzemesi olarak kullanılan, çıplak doğal taşın mekânlara ayrı bir değer kattığını düşünebiliriz. Peki, heykele ne demeli? Eski zamanlarda mekân içindeki heykel, önemli bir doğal taş katkısı sayılabilirken, şimdilerde mekândaki heykel farklı kabul ediliyor. Tabii kalıpta dökülenlerden bahsetmiyoruz, bir sanatçı elinden çıkmış gerçek bir heykelden. –
gözle görünen ya da görünmeyen gözeneklerinde suyu tutar. Ne zaman ki, güneş ortaya çıkar ve taşı ısıtmaya başlar, gözeneklerindeki su sayesinde mekânın iklim konforu belirgin seviyede iyileşir. Bu taş ayrıca fırıncıların da gözdesidir. “Gaziantep Fırın Taşı” olarak da adlandırılan bu bazalt gözenekli yapısıyla pişen yemeğin yüzeye yapışmasını engeller. Bu taşın çıkartıldığı özel bir maden ocağı da yoktur. Toprak altında, yüzeye yakın olarak ya da yüzeyde bulunur. Antep’in lahmacun, kebap ve baklavasının, ısıyı ocağın içine homojen yayabilen bu taştan yapılmış fırınlar sayesinde ayrı bir lezzet kazandığı söylenir. Bu tür fırınlarda pişen bu tür yiyecekleri İstanbul’da da, Gaziantep’te de tatmış biri olarak şahidim. Söz konusu taş, çok iyi ısı iletkenliği olmasının yanında çok yüksek bir ısıl depolama kapasitesine sahiptir. Isıl kütlesi, ısı gecikme zamanının uzun olması sayesinde, Gaziantep fırın taşı diye ün kazanan bu taş sadece Antep’te değil ülkenin her yanında iyi bir ocağının olmasını isteyen fırın ustalarının tercihidir ve oldukça değerlidir. Bu taşı kullanarak fırın yapan ustalar, artık taş bulmakta sıkıntı çektiklerini söylüyorlar. Gaziantep il sınırları içinde, Geç Hitit döneminde, Yesemek antik yerleşmesini bir açık hava heykel müzesi gibi gezmeniz de mümkün. Bu taş çok bereketli, hala ilçeye fayda sağlıyor. Şimdi bir mobilya olarak doğal taş hususuna değinelim. “Mobilya” adı üzerinde (“Mobil” kökünden gelir) hareketli bir elemandır. Doğal taş ise ağırlığı düşünüldüğünde, pek hareketli gibi gelmiyor değil mi? Merdivenin de mekândaki en önemli sabit mobilya olduğunu iddia edebiliyorsak, (bkz: www.merdivengor. com) bu çağda mobilya malzemesi olarak kullanılan, çıplak doğal taşın mekânlara ayrı bir değer kattığını düşünebiliriz. Peki, heykele ne demeli? Eski zamanlarda mekân içindeki heykel, önemli bir doğal taş katkısı sayılabilirken, şimdilerde mekândaki heykel farklı kabul ediliyor. Tabii kalıpta dökülenlerden bahsetmiyoruz, bir sanatçı elinden çıkmış gerçek bir heykelden. – Son Fransa gezimizde, Camondo Ailesi’nin Paris’teki konutunu ziyaret ettik. İstanbul’da oturan bir aileyiz, Camondolar da İstanbullu. Fakat hemşerilerimize yatılı kalmaya gitmedik keza evleri artık bir müze. Ayrıca ortalıkta Camondo Ailesi’nden birileri de kalmamış ne yazık. Zaten İstanbullu olmaları mazide kalmış, zamanında topluca İstanbul’dan Paris’e taşınmışlar. Osmanlı’nın son yıllarında oldukça zengin oldukları halde Türkiye Cumhuriyeti’nin onlara daha da zenginleşme imkânını sağlayamayacağını düşünmüş olmalılar ki ülkemizi terk etmişler. Bu konu biraz tartışmalı ve uzundur, hatta o kadar uzundur ki üzerine yazılmış kitaplar vardır. Bu aile hakkında bir de belgesel çekilmiştir. Paris’e yerleştikten sonra bu şehrin sosyetesinin göz bebeği olmuşlar. Sanata verdikleri değer de takdire şayan. Keza Louvre Müzesi’nin en değerli eserlerini bağışlayan, maddi açıdan en büyük hibeyi yapan aile unvanına sahipler. Sonra mı ne oluyor? Almanlar Paris’i işgal edince tüm aile Auschwitz gibi kamplarda yitiriliyor. Demek ki İstanbul öyle ani kararla kaçılacak bir şehir değilmiş. Neyse, Paris’in en güzel parklarından biri olan Monceau Parkı’na cepheli iki parseli kapatıp, gezdiğimiz ve sadece mutfağına bile hayran kaldığımı, ağzına kadar sanat eseri dolu olan şehir şatosunu yaptıran aile, Paris’te verdikleri davetlerde, toplantılarda, gazetelerde çıkan mülakatlarında ve tabii evlerini anlatan mecmualarda (söz konusu yayınlar da evde sergileniyor) İstanbullu olduklarından pek bahsetmemişler, nedense ayrıca inatla Venedik kökenli olduklarını iddia etmektelermiş. Doğuyla ilgili tek ilişkileri evlerindeki paha biçilmez, İran ve Anadolu halılarıyla sınırlı kalmıştır diyebiliriz. Neden bu kadar inkâr etmişlerse artık. Söz konusu konutta doğal taştan onlarca kıymetli obje var. Hele hele kızlarımın, “Çocuğuyla selfie çeken anne” diye isimlendirdikleri heykel göz alıcı.
Doğal taşın mekânda heykel olarak kullanılması çok eskilerin tercihi olduğundan yeni bir alternatif olarak görülmeyebilir. Fakat yukarıdaki gibi klasik şekilde mekânın köşesinde öylesine durmak yerine, hem heykel hem de mobilya olarak hem de uçuk kaçık bir obje-mobilya olarak düşünülmesiyle alternatif olarak kabul görülecektir. Ora Ito’nun bu koltuğu sizce mobilya mıdır? Yerinden kıpırdatmak mümkün değildir. O yüzden mobilya sayılmayabilir. Peki, heykel midir? Form ve tasarım açısından sanatsal bir değer içerebilir ama üretim aşamasında CNC teknolojileri kullanılmışsa, heykel değil de, sayısal bir tasarım objesi olarak kabul edilebilir. Doğal taşın bir mobilya öğesi olmasından öte, “Taş yerinde ağırdır” sözü temelli bir nivelman yarattığını da göz ardı etmeyelim. Alternatif ya da teknolojik gelişmeler sadece CNC türü yontma aletleri ile sayısal modellerin doğal taşa uygulanmasını içermez. Ayrıca kimyasallar da önemli bir gelişme sunar, cilalama teknikleri de… Sudan etkilenmesi mümkün ve hatta bakteri oluşumuna sebep gözenekleri olan taşın bile parlatma ve cilalama yöntemleri sayesinde, sırlanmış vitrifiye elemanlarından bile kullanışlı ve hijyenik olması mümkündür. Ayrıca çok özel taşlardan kişiye özel lavabo taşları elde etmek mümkündür. Milimetrik yontma imkânları ile. Taşın CNC ve daha farklı kesim makineleriyle kesilebilmesi ve oyulabilmesi, taş kütüklerinden eksiz, tezgâh yapılabilmesine de olanak sağlar. Bu tezgâh bir soğutma dolabı da içerebilir. Taş kaplamanın mekân çeperleri yani duvarlara verdiği sıcak görüntüyü de alternatif olarak kabul edebiliriz. Plastikten, taş kaplama görüntüsü veren ürünler var artık. Bunlar kalıptan çıktığı için tekrar ettiği yerleri bulmak mümkün. Mekânı kullanan kişi, bu tekrarı fark ettiği an, işin ruhu kaçar gider. Hele hele duvar kâğıtlarının yarım metrede bir tekrar eder hallerinde diyecek kelime bulamıyoruz. Koruma ve Restorasyon Uzmanı Mimar Handan Şen Köksal ile beraber Rumeli Hisarı’nın rölöve, restitüsyon ve restorasyon projelerini yapan ekibin başındaydık. İdareye verilen projelerde koskoca hisarın her taşının tek tek çizilmesini istiyorlardı. Kontrolör arkadaşlar ellerinde kırmızı kalemlerle, AutoCAD isimli yazılımla bir bölümünün çizilip kopyalandığında ortaya çıkan, tekrar eden taşları bulmayı kendilerine görev edinmişler ki, hafta sonu bulmacasından daha zevkli buluyorlardı bu işi. Bununla beraber, özel bir yazılımla fotoğraftan vektörel bilgi çıkartmayı başarınca yani DXF formatında veri alıp da bunu çizimlere yerleştirdiğimizde, bu sefer bulmacacı denetçilerin gözleri kan çanağına dönmüştü. Kısaca doğal taş örgüsünü tekrarsız ortaya koymak kolay değil. Üç boyutlu modelcilerin kullandığı ve “texture” diye adlandırdıkları doğal taş malzeme dosyalarının gerçek boyutları sırf bu yüzden 8,6m x 6m’dir. Duvardaki taş kaplamaların çeşitlenmesi ve eski yapıya uyarlanması konusunda Zumthor’un Kolumba Müzesi, mimarlık fakültelerinde malzeme dersinde gösterilmesi gereken bir örnektir. Kaplamalarda üç boyutlu kesim ve oyma yapabilen aletlerin gücünü görmek de mümkün. Bu kadar örnek sonrası, kuvars, akik ve benzeri taşlarla, CNC türü teknolojilerle üretilmiş başka çeşitlemelere gidilebilir. Fakat konunun getirilmesi istenen yer burası değil. Taş elimizde ve onu işleyip mekânda parlak bir fikir yaratmanın, ayrıca ince ve estetik bir kaygıyla mekâna katabilmenin önemini göstermeyi amaçlıyoruz. Birbirini isteseniz de takip etmeyen dokusu var diye duvarları fabrikadan çıkmış seramik gibi kaplamak da taşın değerini azaltabilir. Bazen patlatma taşın fileye dizilmiş halini, her yere kaplamayı görev edinen ve bu yüzden köşe dönüşlerde çözülmemiş detaylar sunan, sonra da bu yüzeyleri garip ışıklarla aydınlatan örnekleri görünce, işbu yazının yazarı oldukça üzülüyor. Bunun yerine, taş kullanım detaylarını çeşitlemek, mobilyalarda masif doğal taş kullanarak farklılık yaratabilmek mümkün. Sınırsız bir bütçeniz olması, gerekli gereksiz her duvarı, her zemini, ocaklardan binbir zahmetle çıkartılıp, bir sürü emek ve kaynak harcayarak işlenen taşı biteviye kullanarak sıradanlaştırmanızı haklı kılmaz. Sıfır bütçeyle bir yerlerden bulduğumuz, eskiden evlerimizde kullandığınız iç kapıların tam açık durmasını sağlayan rengi güzel, dokusu özel, küp şeklinde aklımızdan çıkmayan bir taş, açık havada bir masada eskiz yaparken kâğıtlar uçmasın diye ağırlık olarak kullandığımız kibar bir taş hafızamıza kazınmış olabilir. Elimize alıp dakikalarca damarlarını inceleyecek kadar değerli olabilir bizim için. Kim bilir şu damar, hangi volkanik patlamanın bir katman olarak pastaya eklediği bir dilimdir. Bu aksiyon, -tesadüf bu ya- kim bilir kaç milyon yıl önceki doğum gününüzde meydana gelmiştir. Kaç milyon yıl toprak altında kalmıştır. Aynı adadan gelen, hemen yanındaki diğer mermer kütüğün bir parçası belki Antik Yunan’da bir sanatçı tarafından kullanmıştır. Böyle romantik düşünceler geçmiştir aklınızdan. Ne güzel! Sonra, şu kitaplığın rafında duran, Kapadokya’dan aldığınız özenle seçilmiş bir taştan el ile yontulmuş bir kedicik, ne kadar mutlu eder sizi. İnşaatlarda artmış, kırılmış, mermer parçalarını yere rastgele serpip, genelde kırmızı mozaik ile aralarının doldurulmasıyla yapılan zemin kaplamalarında, “Mermer parçalarıyla zemine neden şekil verme zahmetine katlanmamışlar, yıllar boyu kullanılacak oysa” diye içinden geçirdiğinizi biliyoruz. Lafın özü ve finali: Doğanın bize verdiği, sert, doğal ve kendine özel karakteristiği ile taşı, doğru ve yerinde değerlendirmek hem de farklı alternatiflerle zenginleştirmek elimizdedir. Zaten bize böylesine doğal ve kendine özgü özellikleri olan bir malzeme ihsan edildiğine göre bize düşen, ince düşünülmüş alternatif kullanımları denemek ve mekânlara değer katmaktır efendim.
2012 Maxi Panderia Kafeteryası için taş kütüklerden oyulmuş, pastane tezgâhı. Taşın ederi kadar nakliye ve montaj maliyeti var. Ancak tasarımcı ek görmek istememiş olabilir.
www.arroway.de adresli siteden bedelsiz indirebileceğiniz yüksek çözünürlüklü
ayrıca derz araları haritası ve parlama haritası dâhil taş kaplama örneklerinden biri. Ancak profesyonel kullanım için DVD’sini satın almalısınız.
–
Yrd. Doç. Dr. Ahmet Turan Köksal