Çağdaş Sanat Fuarı’nın tasarım bölümü için Temmer Mermer ile mermerin de kullanıldığı bir tuvalet masası ürettiniz. Bu projeyi konuşmak üzere bir araya geldik ama sizi tanımayanlar için biraz Sema Topaloğlu’ndan bahsedebilir miyiz? Kaç senedir stüdyonuz var?
Peyzaj mimarlığı, başka bir boyut ve ölçekle bakmama izin verirken üzerine mekândan objeye bakmak, gerçekten enteresan bir serüveni doğurdu. Kısacası şu anda çağdaş mekânlara ve onu oluşturan tüm diğer elemanlara konsantrasyonumu netleştirdi. Türkiye’ye geldikten sonra önce Gökhan Avcıoğlu ve Boran Ekinci’nin yanında çalışarak başladım. Onların stüdyolarında birer yıl kendimi geliştirdim. Bir projenin işe nasıl dönüştüğünü ve müşteri ile mimar ilişkisini gördüm. Arif Suyabatmaz beni mekân tasarımı konusunda cesaret verici sözleri ile yüreklendirdi. Yaptığımın ayrıcalıklı olduğunu söylerdi. Benim malzemeyle olan ilişkimde bir korkusuzluk var aslında bu beni farklı kılan belki de. Bu birer yıllık çömez dönemden sonra Türkiye’deki deneyimimi geliştirdim. Önce Arnavutköy’deki evimi ofis yaptım. Gerisi geldi. Özetle benim odağım çağdaş mekânlar ve mekânı oluşturan objeler ve tüm mobilyalar.
Türkiye’den önce neredeydiniz?
Karadenizliyim, ama Ankara’da peyzaj mimarlığını okuduktan sonra bir süre Belçika’da kaldım. Özel okullarda ve atölyelerde çalışarak ve yaşayarak eğitim sürecimi tamamladım. Türkiye’deki tecrübelerimi Beyoğlu’nda ilk dönüşüm projelerine küçük de olsa yön veren, tasarlayan ve çalışan bir vizyoner tasarımcı olarak edinmeye başladım. Ofisimi açtım, 20 yıla yakın süredir kendi ofisimde çalışıyorum. Beyoğlu’ndan sonra Haliç’in dinginliğine ve oradaki üretim sürecine dahil olmak için taşındım. Geçen sene Karaköy’de bir galeri açtım. Belki biliyorsunuzdur şu anda kapalı ama orası her zaman için, her yeni deneyimimi, birikimlerimi; şehirdeki kullanıcı ve gençlerle paylaştığım, bir nevi interaktif olarak kullandığım önemli bir nokta. Tabii ki tasarımcılara örnek olmak yegâne amaçlardan biri. Aslına bakarsanız sanatçı kabul ediliyorum çünkü heyecanlarımı paylaşmak ve göstermek ve bunları davetle sunmak çok hoşuma gidiyor. Bu yüzyılda ben bir tek yol biliyorum; paylaşmak. Ama henüz istediğim oranda paylaşamıyorum. Çünkü arınma süreci yaşıyorum hem kişisel olarak hem de tasarımcı olarak.
Sizi farklı kılan da sadeliğin içindeki aykırılık…
O ihtişamımı yok etmedim tabii çünkü fantastik objelerle fantastik formlar tasarımımı farklı kılıyor. Şimdi duruşa, ifadeye bakıyorum bir yandan da; yani malzemenin ve formun bugünün sosyoekonomik değerlerinin nasıl değiştiğini izlemek, beni büyütüyor, çoğaltıyor. Daha da aykırılaşmaya hazırlanıyorum.
Peki, siz bunları ürettirecek atölyeleri nasıl buluyorsunuz?
Benimle eskiden beri çalışanlar var. 15-20 yıldır çalıştığım ustalar var, aslında pirinç ustası ama ben ona başka şey de yaptırıyorum. Eski şoförümü demirci yaptım. Aslında yaptığınız her iş başka kapılar açıyor. Eskiden benimle çalışan gençler geri geliyor, şu anda böyle bir yapılanma var diyebilirim. Şimdiye kadar camla işimiz olmamıştı ama şimdi cam atölyesindeyiz sizinle; camcı da olduk yani her şey olunuyor malzeme ile haşır neşir olunca.
Başka hangi projeler ile ilgilisiniz bu ara?
Doğan ailesine çok iş yapıyorum. Onlar benim destekçilerim. Maça Kızı da enteresan işler yaptırdı bana; obje tasarımına ilk Maça Kızı ile başladım. Hürriyet gazetesinin lobisi bence Türkiye’deki çağdaş mekân tasarımının iyi örneklerinden biri oldu. Gerçekte yetenek ve başarılarımın mekânda olduğunu söylemek gerekir. Ancak bu mekânların ortaya koyduğu yasam tarzı ve stiller, tasarım güçleri Türk kullanıcısı için taşınması hiç de kolay gözükmüyor. Aslında bu tanışıklık sevgiyi ve korkusuzluğu getirecektir beraberinde. Bugüne kadar ancak korkusuz ve farkın peşinde olan insanlar benimle çalıştı. Yatırımcıların ise benimle ilişkiye girmemiş olması, çoğunlukla paranın gücüne aşık olmasıyla da bilinenlerin, güvenli sığ sularını tercih etmeleri olabilir belki. Bu ise beni çok kısıtlayan bir durum. Türk yatırımcısının ve kullanıcısının sizden ne kadar neyi isteyeceğini -siz kendinizi ne kadar ifade ederseniz edin- bilememesi, kendi ile olan problemi bence. Kendine güvenmiyor belki. Çünkü o güne kadar biriktirdikleri ve deneyledikleri ile sizin sunduklarınız çakışmıyor. Bu nedenle sizi sürpriz bir kutu olarak algılıyor, aslında “evet” sürprizim. Ama bu sürprizi besleyen başka dengeler de var. Belki ben de kendimi anlatmakta yeterli olamadım. O yüzden son zamanlarda biraz geriye çekildim. Dünyada benim yaptığım iş art&design olarak öne çıktı. Çağdaş galeriler var dünyada, sanatçı mimarların olduğu. Ben mesela o galerilerle çalışmaya başladım. Bu yerlerin web sitelerinde sanatçı mimar (artist architect) yazıyor. Mesela bana Milano’da sanatçı tasarımcı (artist designer) diyorlar. Ben kimim derseniz “sanatçı tasarımcı”yım. Aslında ben objeyle tanınmaya ve vizyonumu yaymaya çalışıyorum belki ama tek ilgi alanım mekân; ben mekânda çok iyi konsept yaratabiliyorum. Markalara bunu yapabiliyorum. Aslında sorgulamak lazım, bu coğrafyada olup da bu sentezi ve bu kültürü diğer coğrafyalara taşımak ne kadar değerli olur. Yıllar sonrası sahip olduğum bu multidisipliner yaklaşımın, zanaatkarlara ulaşımın ve en az beş katı farklı maliyetlerle çalışabilirliğin, Londra, New York gibi tasarımın merkezini oluşturan büyük metropollerde ne büyük değer olacağını düşünmek lazım.
SEMA TOPALOĞLU GEÇTİĞİMİZ GÜNLERDE CONTEMPORARY ISTANBUL FUARI İÇİN MERMERDEN MAKYAJ MASASI TASARLADI . TEMMER MERMER İŞBİRLİĞİ İLE UYGULAMASI GERÇEKLEŞTİRİLEN TASARIM ,İNCE İŞÇİLİĞİ İLE ÇAĞDAŞ SANAT FUARINDA ÇOK İLGİ GÖRDÜ.
Peki, zanaatkârlık ne durumda şimdi Türkiye’de?
Avrupa ile kıyas yapıldığında hem beceri yüksek hem kısa zamanda hem de ekonomik kalıyordu. Ne değişti? Türkiye de değişti; sabırlar tükendi, mutsuzluklar, günlük hayattaki zorluklar, emelleri hevesleri kırdı. Çoğu zaman kişisel çabalarım ile yürüyor işler. Elbette gönül vermeden de olmuyor. Buradaki değerler gerçekti, ben hala kullanılabilir buluyorum. Ama ne yazık ki son bitişleri hala yapamıyoruz.
Arçelik sponsorluğunda “Döngüler” sergisi kapsamında geri dönüşüm esaslı bir iş ürettiniz. Bundan da biraz bahseder misiniz?
Burada benim beklentim mekânda fark yaratabilecek dingin malzeme ve formları kullanarak, sonrasında benim sanatçı tavrım yani duygusal tarafım ile bunları yorumlayarak kullanıcıya daha yeni deneyimler sunmak idi. Yenilikçi bir tavırla deneysel bir sahne hazırlamak gerçekten önemliydi. Bu proje, deneysel mekânlar için dokunası yüzeyler yaratma sürecinde çocukça yeni bir heyecandı. Bu işte multidisiplinlerle çalışıyor olabilmek bu projeden çok keyif almamı sağladı. Gerçek anlamda endüstriyel tasarımın çok tipik bir parçası olan 8-9 adet çamaşır kazanı ile çalıştım. Bu endüstriyel kabuğun üstüne, benim aşık olduğum ve oynamayı da çok sevdiğim bir malzeme olan camı sararak son derece kişisel bir bakış açısıyla, yeni katmanlar yaratarak çağdaş tasarım objesi ortaya çıkarmayı amaçladım. Tabii ki kazanın içinde sızan ışığı kırılarak izleyiciye yansıması da bu oyunun başka bir parçasıydı. Geri dönüşüm ile malzemenin, hafızalarda yarattığı izden çıkarak bugün günlük hayatın içinde aydınlatma olarak yerini alması işin heyecanlı bir kısmı. Önce kabuğu camla sarıp, ışığın nasıl yayıldığını gördük. 2,5 – 3 metre civarında toplam boyut.
Eski çamaşır makine parçalarını kullandınız yani?
Evet, eski çamaşır makinesinin var olan parçalarını zaman zaman ana eleman, zaman zamansa bağlantı elemanı olarak kullanıp, günün tasarım anlayışı içinde dönüştürüyoruz. Fırınların içindeki rezistansların oluşturduğu formlarsa, bir yaşam alanında bir gümüşlük dolabı olarak yerini alabilir.
Oldukça çağdaş bir tasarım. Peki, “çağdaş”tan anlamamız gereken nedir sizce?
Yetiştiğiniz ve bulunduğunuz coğrafyanın, kültürün, köklerin değerlerini ve imkanlarını özümseyip, dünya için ve onun norm ve formlarına taşıyarak entegre etmek özetle bir daha bakmak diyebiliriz. Çağdaşlık benim için var olanı iyi kullanmaktır, izlerden korkmamak, samimi olmak, akılcı ve yenilikçi davranmaktır. Multidispliner çalışmak çağdaşlığı getirir.
Yeni ile eski arasındaki ilişki nasıl oluyor?
Çağdaşlık modernlikle karıştırılıyor mu? Aslında hiç eskiyle ilişkim olmuyor. Eskiyi bilip anlamlandırıyorum. Ben ize bakıyorum. Modernlik başka bir şey oysa çağdaşlığın içinde sentez var; çağdaşlıkta geri dönüşüm var izlemek var; duyular var…
En son Temmer Mermer işbirliği ile ürettiğiniz makyaj masasını biraz anlatabilir misiniz?
Hangi malzemeler kullanıldı? Temmer Mermer işbirliği ile Çağdaş Sanat Fuarına hazırladığımız ürün, fantastik duruşu ile kelimenin tam anlamı ile çağdaş (contemporary) bir tasarım oldu. Mutluluk; metalin,mermerin ve camın birlikteliğinin dinginliği idi. Makyaj masasında demir, pirinç, bronz, cam ve mermer malzemeler kullanıldı. Makyaj masasına özel hijyenik bir malzeme Marmara mermeri seçildi. Üretim sürecinde; Temmer’in işinde muktedir oluşu, malzemeye hakimiyeti, imalattaki sofistike tavırları çok hissedilir idi. Marmara mermerinin pijamalı sert yapısına rağmen dantel gibi işleyişleri detaylardaki doku farkı yaratıldı ve malzemenin grafiği or taya çıktı. Masa tabla bölümü milimetrik kesilip katman katman yapıştırıldı ve görünür olması için aralarında pay bırakıldı. Bu çok ince bir imalat gerektiriyordu ve başarıldı. Böylece Marmara mermerinin ser tliği ve işleme zorluğuna rağmen, bu tasarımda Temmer işbirliği ile mermer sadece bir yapı malzemesi olmaktan çıkıp bir mücevher gibi işlenmiş oldu.