Sıklıkla antik kazı çalışmalarının yürütüldüğü Muğla’nın Yatağan ilçesinde, dünyanın en büyük mermer antik kentine 10-15 kilometre uzaklıkta, 2500 yıllık olduğu düşünülen iki adet mermer ocağı bulundu. Yatağan-Milas karayolu üzerinde çam ormanları arasında bulunan antik dönem mermer ocaklarında, kesimi yapılmış mermer bloklar ve parçalara ayrılmış bir sütun hala varlığını sürdürüyor. Antik döneme ait mermer ocaklarında mermer blokların kesim izleri 25 asır geçmesine rağmen dururken, mermer ocaklarının dünyanın en büyük mermer antik kenti Stratonikeia ve Lagina’ya çok yakın olması dikkat çekiyor. Stratonikeia ve Lagina antik kentinde gün yüzüne çıkarılan tonlarca ağırlıktaki sütunlar, heykeller, sur duvarlarında kullanılan mermerler ve mezarların tümünün bölgedeki iki mermer ocağından çıktığı açıklandı. Stratonikeia antik kentinin kuzey giriş kapısındaki tonlarca ağırlıktaki sütunların tek parça halinde işlendikten sonra ocaktan antik kente taşındığı bilgisine varıldı.
Yatağanlı tarihçi-yazar Tarcan Oğuz, “Bulunduğumuz alan Stratonikeia antik kenti. Buraya mermerler mutlaka yakın bir bölgeden geldi. Yatağan’a bağlı Kozağaç Mahallesi Karaltı ve Hatipderesi mevkilerinde iki adet antik dönem mermer ocağı var. Buradaki mermer ocaklarının işletilme tarihinin 2500 yıl olduğu düşünülüyor. İşin enteresan tarafı bu mermerler bulunduğu alanda işleniyor ve işlenmiş vaziyette burada korunuyor. Keserken at kılları birbirine bağlanarak üzerine metalle kesim işlemi yapılıyor. Aynı zamanda kumdan faydalanılıyor. Bu şekilde işlenen mermerler antik kente getirilirken deforme blok mermerler ocak bölgesinde bırakılıyor. Temiz olan ve işlenmiş mermerler buraya konmuş. Böylece bu tarihi doku meydana gelmiş. Antik kentlerin yakınlarında mermer ocakları var. Bizim buradaki mermer ocaklarının yaklaşık 100 milyon yıl ile 125 milyon yıl arasında olduğu söyleniyor” dedi. Stratonikeia ve Lagina Antik Kenti Kazı Başkanı Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bilal Söğüt ise “Burada kullanılan mermerlerin tamamı bu bölgeden çıkma. Özellikle klasik dönemden itibaren sur duvarlarının bile sadece mermerden inşa edildiğini biliyoruz. Bu da mermer anlamında bu bölgede büyük bir zenginliğin olduğunu gösteriyor. Buradaki yapılarda mermerin kesilmesi, taşınması ve bunun inşası konusunda ileri bir seviyede oldukları konusunda hemfikiriz ve bunda tereddütümüz yok. Hatta biz buradaki yapılarda taşın ocaktan kesildiği andan itibaren tüm aşamalarını görebiliyoruz. Mesela meclis binasında Helenistik dönemde kesilen bir bloğun oraya konduğunu, yüzeyin nasıl işlendiğini, profillerin nasıl açıldığını tek tek biliyoruz. Bu uygulamaların ötesinde taşıma konusunda da oldukça ileri oldukları kesin. Çünkü kuzey giriş kapısında sadece sütunun gövdesi 1 m çapında ve 7 m yükseklikte. Bunu tek parça olarak buraya getirip dikebiliyorlardı. Yani kaidesi ile, başlığı ile bu sütunlar 9,5 m yüksekliğe ulaşıyor. Yaklaşık 10 ton ağırlığındaki bir mermerin tek parça halinde getirilerek burada inşa edilmesi anlamına geliyor. Sadece bir ayakta 500 ton, diğer ayakta 500 ton, kemerde 100 ton ağırlığında mermerler kullanmışlar” dedi.