Ülkü Karaburçak, Mimar
Türkiye’nin mermerlerini kullanarak eserler üreten genç Heykeltıraş Mert Ergün, güncel çalışmalarında doğal taşın yaşanmışlık izlerini kendi yorumlarıyla harmanlayarak gelecek nesillere aktarmayı amaçlıyor. Meslek yaşamının ilk anlarından itibaren doğal taşı eserleri için vazgeçilmez kılan Mert Ergün ile güncel çalışmaları, malzemeyle olan ilişkisi, ilham kaynakları ve doğal taşın heykellerine etkisi üzerine konuştuk.
Heykel sanatına olan ilginiz nasıl başladı? Hikayenizden bahseder misiniz?
Mert Ergün: Çocukluğumda taşlar toplayıp onlardan kuleler yapar, sonra bozardım. Elle bir şeyleri şekillendirmeyi, çizimler yapmayı o zamanlardan beri seviyordum. Gittiğim yerlerden ilgimi çeken farklı farklı taşları toplar eve getirirdim. Bu taşlar bazen bir yüz, bazense bir canlıyı andırırdı; fakat daha çok ilgimi çeken ise taşın içerisinde bulunan kristaller ve renkli damarlardı. Cansız bir nesne olmasına rağmen yaşayan biyolojik canlılarda bulunan kılcal damarları andırmaktaydı. Daha sonra ise eser ürettikçe ve öğrendikçe taşlarda evrenin yansımasını gördüm. Beni buna çeken ise öğrenme isteğimdi. Öğrendikçe ilerledim ve daha fazla merak ettim. Heykel sanatına ilgimden dolayı başlamadım. Buna ilgi demem onu basit kılar; bu içimden gelen ve dışa vurmayı istediğim büyük bir istekti. İlk heykelimi yaptığımda onu heykele dair hiçbir şey bilmeden oluşturmuştum. Alçıydı kalıbı ve oldukça kalındı. Murç ve çekiç ile kalıbı kırmaya başladıktan sonra iki elime de kramp girmişti. Aklımda ise sadece onu dışarıya çıkarmak vardı. Murç ve çekici bükülen parmaklar ile aldım ve kalıbı yontmaya devam ettim. Bittiğinde ise ona bakıp sadece izledim. O an yaşamımı sanata ve yapacak olduğum heykellere adamaya karar verdim.
Eserlerinizin ilham kaynakları nelerdir?
ME: Eserlerimin ilham kaynakları her şey olabilir. Kendimi sınırlamayı sevmem. Ötesine geçebilmek için araştırır okurum. Sanatçı sınır tanımaz çünkü. Biliyorum ki her eser kendi içerisinde bir dengeye kavuştuğunda eser olabilir. Bu bazen uyum içerisinde denge, bazense zıtlıkların içerisinde bulunan dengeli bir formdur. Çalışmalarımı oluştururken amacım daha çok içselleştirdiğim benden de bir parça taşıyacak eserler üretmekti. Sonuçta evrendeki her şey sanatçının kullanımına dahildir. Onun kullanabilmesi için vardır.
Malzeme ile olan ilişkinizi nasıl tanımlarsınız?
ME: Her materyal kendi içerisinde özeldir. Yani her şeyden heykel olur. Aklınıza gelebilecek bütün malzemelerden heykel yapabilirsiniz. Fakat bana yakınlık derecesi en yüksek olan taştır. Taşı kullanırım, onunla yaşarım. Onda bir şey var benim görebildiğim, başkalarının ise hissedebildiği, insanı kendine çeker. Yalnızlaştırır. İnsanı var olan özüne doğru götürür. İnsanın varlığını sorgulatır.
Eserlerinizde mermer malzemeye önem verdiğinizi görüyoruz. Neden mermer?
ME: Sağlamlık açısından mermer yüzyıllardır var olabilen bir malzemedir. Uygarlıkların kendisini aktarabilmesinde büyük rol oynamıştır. Her damar bloğu birbirinden farklıdır ve oluşan eserlerin de birbirinden farklı olmasını sağlar. Doğal bir malzeme olarak hayatın birçok alanında ona rastlarız. Fakat mermerin kullanımı ile oluşturulan bir eseri görmek farklıdır. Göz yapılan eserin yüzeylerinde gezerek onu araştırır. İzleyiciyi kütle ve yapısıyla kendisine doğru çekerek dokunma isteği uyandırır. Yontarken dikkatli bir şekilde yontmak gerekir. Günlük hayattaki konuşma diyaloglarına benzer taşı yontmak. Taşla konuşursunuz fakat sert bir ifade şekli kullanırsanız kırılır. Nazikçe ve dikkatli bir şekilde taşa fısıldamanız gerekir.
Hangi bölgelerin mermerlerini tercih ediyorsunuz?
ME: Muğla, Marmara, Afyon, Bilecik, İzmir, Denizli, Balıkesir, Eskişehir gibi Türkiye’nin birçok kesiminden elime ulaşmış olan mermerleri kullanmaktayım. Her biri birbirinden farklı, oldukça güzel damarlar ve desenlere sahip, çalışma aşamasında güzel sürprizler veren, özel taşlardır. Henüz ulaşamadığım, farklı bölgelerin ocaklarından çıkan taşları da zamanla kullanmayı istiyorum. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden çıkan, oldukça zengin bir çerçeveye sahip olan doğal taşlar, yapmış ve yapacak olduğum eserler ile kendini daha iyi gösterecektir. Taşlarla yaşamak özeldir.
Üzerinde çalıştığınız güncel işleriniz hakkında neler söylersiniz?
ME: Tasarlamış olduğum ve yapmayı istediğim birçok çalışmam var. Fakat tasarlamış olduğum her bir iş birbirinden ayrı ve özeldir. Bu da onları kendi içerisinde birer eser yapmaktadır. Son dönem çalışmalarımda daha çok kadın teması üzerine yoğunlaştım. Biraz daha derine inerek ana tanrıça “Kibele” formunu inceledim. Tabii ki bu formu bilmeyen yoktur. Fakat her bakıldığında onda yeni şeyler görürüz. Tıpkı her eserde olduğu gibi. Günümüze uygun bir dille ele alarak, Anadolu kökeninde genlere işlemiş olan bu formun bilgisini kullanarak yeni çalışmalar ürettim. Toplumun hafızasına yerleşmiş olan bu formdaki bilgi günümüz ve ondan sonra gelecek olan izleyici tarafından da tanınacaktır. Birtakım duygular ve mitler toplum içerisinde nesilden nesile farklı bir ifade ile aktarılır. Kısacası yapmış ve yapacak olduğum eserleri izleyicisi görmekle kalmayacak, ondaki var olan bilgiyi de tanıyacaklar.