Heval Zeliha Yüksel Mimar / Architect
Venedik Bienali 15. Uluslararası Mimarlık Sergisi Türkiye Pavyonu’nda, küratörler Feride Çiçekoğlu, Mehmet Kütükçüoğlu ve Ertuğ Uçar önderliğindeki Hüner Aldemir, Caner Bilgin, Hande Ciğerli, Gökçen Erkılıç, Nazlı Tümerdem ve Yiğit Yalgın’dan oluşan proje ekibinin, Cemal Emden ile Namık Erkal’ın küratöryel işbirliğiyle şekillendireceği Darzanà başlıklı proje yer alacak.
Darzanà bir zamanlar Akdeniz’in ikiz limanları olan tersane kentleri Venedik ve İstanbul arasında bir köprü kurmak ve iki kentin ortak kültürel mirasını vurgulayarak bunun dil ve mimarideki izlerini gelecek hayallerine yansıtmak için biçimleniyor. Projenin adı olan Darzanà, Türkçede “tersane” ve İtalyancada aynı anlama gelen “arsenale” sözcükleriyle ortak kökenden geliyor. Türkiye Pavyonu, bienalin ana mekânlarından Arsenale’deki Sala d’Armi binasında bulunuyor.
İSTANBUL KÜLTÜR SANAT VAKFI’NIN GIRIŞIMI VE 21 DESTEKÇININ KATKILARIYLA TÜRKIYE, 2014 YILINDAN ITIBAREN VENEDIK BIENALI’NDE UZUN SÜRELI BIR MEKÂNA SAHIP OLDU. YIRMI YILLIĞINA ÜLKEMIZE TAHSIS EDILEN BU MEKÂN SAYESINDE TÜRKIYE PAVYONU, 2014 YILINDA ILK KEZ VENEDIK BIENALI ULUSLARARASI MIMARLIK SERGISI’NDE YER ALDI VE ILK KATILIM ÇOK SES GETIRDI. DÜNYANIN ÖNEMLI MIMARLIK ETKINLIKLERINDEN SAYILAN VENEDIK BIENALI ULUSLARARASI MIMARLIK SERGISININ 15’INCISI, ALEJANDRO ARAVENA KÜRATÖRLÜĞÜNDE “CEPHEDEN BILDIRMEK” (REPORTING FROM THE FRONT) TEMASI ILE 28 MAYIS – 27 KASIM 2016 TARIHLERI ARASINDA GERÇEKLEŞTIRILECEK. TÜRKIYE PAVYONU ADINA KATILACAK PROJE GEÇTIĞIMIZ GÜNLERDE SEÇILDI. İSTANBUL VE VENEDIK TERSANELERI ARASINDA BIR BAĞ KURAN PROJE BAŞLIĞINI, AKDENIZ’E ÖZGÜ MELEZ BIR SÖZCÜK OLAN DARZANÀ’DAN ALIYOR. İKI ŞEHRIN ORTAK NOKTALARI ÜZERINDEN “SU”YA BIR SINIR ÇEKILEMEYECEĞINI ANLATMAYA ÇALIŞAN TÜRKIYE PAVYONU’NUN HIKAYESINI KÜRATÖRLERI FERIDE ÇIÇEKOĞLU, MEHMET KÜTÜKÇÜOĞLU VE ERTUĞ UÇAR’DAN DINLEDIK:
“TEKNESIZ TOPLUMLARDA HAYALLER KURUR”
FOUCAULT
Venedik ve İstanbul tersaneleri arasında bağ kuran bir projeniz var. Öyküsünü biraz dinleyebilir miyiz?
Projemizin hikayesi İstanbul’da başlayıp Venedik’e uzanacak ve tekrar İstanbul’da sürecek. Bu hayalle yola çıktık. İstanbul ve Venedik’in geçmişte Akdeniz’in ikiz limanları olmasından esinlendik. Venedik Bienali dünyanın ilk bienali ve yaklaşık yüz yıldır eski Venedik tersanelerinin restore edilmiş binalarında yapılıyor. Haliç kıyısındaki, bir süredir terk edilmiş ve harap haldeki Taş Kızak ve Cami altı tersaneleri ile Venedik arasında bir köprü, bir tecrübe aktarımı, deyim yerindeyse bir “mütekabiliyet” yani bir haberleşme, yazışma, karşılıklı etkileşim kurulabilir mi diye düşündük ve bir tersaneden öbürüne bir tür mektup yollamaya karar verdik. Bu alıştığımız tarzda bir mektup değil, bir kadırga. Buradaki tersanede terk edilmiş malzeme ile inşa edilecek son bir tekne. Buna “baştarda” dedik, çünkü kadırgadan kalyona geçiş dönemindeki melez vasıtaya verilen isim bu. Son bir tekne yapılacak burada, Venedik’e hikayeler taşıyacak. Sonra da umuyoruz ki, oradan derlediği hikayelerle buraya geri gelecek, İstanbul’a hediye edilecek.
Darzanà ile anlatılmak istenen nedir?
Darzanà, kökeni Arapça olan bir kelime. “Dara’s-sina’a” (sanayi yeri) tabirinden menkul. Hem Türkçedeki “tersane” hem de İtalyancadaki “arsenale” sözcükleri “darzanà”nın değişmiş halleri. Dildeki bu ortaklığı İstanbul ve Venedik tersaneleri arasındaki “mütekabiliyet” için bir çıkış noktası olarak kullanmak istedik. Bir zamanlar benzer büyüklükteki nüfuslara ve faal tersanelere sahip bu iki liman kenti şimdi bambaşka noktalara savrulmuş haldeler. Venedik tarihi dokusunu iyi korumuş, önde gelen sanat etkinliklerine ev sahipliği yapan, buna karşılık dışarı göç veren ve nüfusu azalan bir şehir. İstanbul ise malum, tarihi dokusunu ve mimari mirasını paramparça ediyor, aldığı sürekli göç ve kontrolsüz yapılaşma şehri ezip geçiyor. Fakat yine de bir arzu nesnesi, varılmak istenen yer olmayı sürdürüyor, her daim canlı, insanlar şikayet etse de nüfus her daim artıyor. Farklı noktalara sürüklenen bu iki tersanenin birbirlerinden öğrenecekleri ne olabilir? Bu tartışma mimarlık alanında dünyada gündemde olan konulara ışık tutabilir mi? Kültüre ev sahipliği yapma konusunda İstanbul, Venedik’in geçmiş tecrübesinden, Bienal dışında ölü alan olan Venedik tersanesi ise şehri içine alma konusunda İstanbul’un muhtemel tecrübesinden yararlanabilir mi? Darzanà ile anlatmak istediklerimiz, daha doğrusu sormak istediklerimiz bunlar. Bu yılki Venedik Mimarlık Bienalinin şemsiye teması “cepheden bildirmek” biliyorsunuz. Biz de iki şehrin tersanelerini bir “cephe” olarak ele aldık.
Önceki sorunun bir devamı olarak İstanbul ve Venedik şehirlerinin ortak bir özelliği olabilecek tersaneler bağlamında “Architectura Franca” ile anlatılmak istenen yapı tipleri nelerdir?
Venedik ve İstanbul tersanelerinin ortak nüvesi, her ikisinde gördüğümüz temel yapı birimi, Osmanlıcada “çeşm”, Türkçede “göz”, İtalyancada “volti” denen, boyutları gemi boyutundan çıkmış, yaklaşık 10-12 metre genişlikte ve 50 metre uzunlukta, ahşap makaslarla örtülü bir birim. Bu birimler ihtiyaca göre yan yana eklenebiliyor, kimi gemi inşa atölyesi, kimi depo olarak kullanılabiliyor. Teknoloji değiştikçe, mesela kalyondan kadırgaya, yani kürekten yelkene veya daha sonra motor gücüne geçilirken bina formu da dönüşebiliyor. İhtiyaca göre eklenebilen modüler yapısı ve teknolojiyle birlikte değişebilmesiyle esnek bir mimarlık anlayışının ifadesi. Venedik ve İstanbul tersanelerini bir araya getirme fikri bu ortak modülden kaynaklandı.
Proje üretimi nasıl gerçekleştirilecek?
Baştardanın üretimi şu anda devam ediyor. Atık malzemeden bir tür kadırga inşa ediliyor. Bu kadırga parçalara ayrılıp Venedik’e doğru yola çıkacak ve orada yeniden birleştirilecek. Sürecin hikayesini anlatan hareketli görüntüler ve tersanenin bugünkü halini gösteren Cemal Emden fotoğrafları eşliğinde Venedik’te sergilenecek. Buradaki tersane gözü Venedik’teki ev sahibi sergi mekanına İstanbul’dan hikayeler taşıyacak. Kasım 2016’ya kadar orada sergilendikten sonra, oradan hikayeler derlemiş olarak buraya geri dönecek ve umuyoruz ki burada, Haliç kıyısında denizi seyretmeyi ve İstanbullulara geçirdiği maceraları anlatmaya devam edecek.
“SUYA SINIR ÇEKILEMEZ, SÖZCÜKLER ARASINA TEL ÖRGÜ GERILEMEZ… BUGÜNKÜ ÇATIŞMA VE CEPHELEŞME ORTAMINDA, HEM TÜRKİYE’YE HEM DE AVRUPA’YA HATIRLATMAK ISTEDIĞIMIZ TEMA BUDUR”
Proje ile verilmek istenen mesaj Türkiye’ye katkısı bağlamında kısa bir cümle ile özetleyecek olursak… Hangi cümle olurdu?
Suya sınır çekilemez, sözcükler arasına tel örgü gerilemez… Bugünkü çatışma ve cepheleşme ortamında, hem Türkiye’ye hem de Avrupa’ya hatırlatmak istediğimiz tema budur. Katkısı olur, olmaz, onu bilemeyiz ama niyetimiz budur. Sözcüklerde ve mimari formlarda seçtiğimiz melezlik kavramıyla, cepheleri eşiklere ve uzlaşma alanlarına çevirme hayalimizi dile getiriyoruz. Projemizi günlük ve gündelik politikanın sınırları dışına çekmek istiyoruz. Foucault’dan alıntıyla bitirelim: “Teknesiz toplumlarda hayaller kurur,” diyor. Bizim teknemiz Venedik ile İstanbul arasında hayal kurdurmayı amaçlıyor.
Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim.