Dört nesildir heykel sanatıyla ilgilenen bir ailede dünyaya gelen ve babasının İsveç’teki heykeltraşlık okulunda büyüyen Hollandalı sanatçı Milena Naef, güncel çalışmalarını Amsterdam’da sürdürüyor. Sanat yaşamına ailesindeki taş oymacılığının geleneksel yaklaşımını sorgulayarak yön veren Naef, çalışmalarında mermerin önemli bir rol oynadığını ifade ediyor. Malzemeyle kurduğu ilişkinin kendi pratiğini oluşturmak konusunda güçlü bir unsur olduğunu düşünen sanatçı, eserlerinde zihinsel ve fiziksel deneyimlerini sanatsal bir bakış açısıyla görselleştirerek performatif bir etkileşim alanı yaratıyor. Genellikle bedenle ilişki içinde olan nesneler veya heykellerden oluşan eserleriyle Naef, mermeri çağdaş ve kavramsal şekilde kullanarak kendine özgü görsel bir dil oluşturuyor.
“Fleeting Parts”: Mermer Vücutla Buluşuyor
Bedenin çevresiyle sürekli bir “koreografi” içinde olması
fikrinden ilham alan Naef, vücudun kaçınılmaz varlığını fiziksel çevresiyle
kurduğu etkileşimle tanımlıyor. Sanatçının yaşam alanlarımızı uygun hale
getirme, geliştirme ve yansıtmaya izin veren “Fleeting Parts” koleksiyonundaki
materyalleri biçimlendirme ve manipüle etme kabiliyeti, fiziksel bir keşfe
dönüşüyor.
Genç sanatçı koleksiyondaki eserlerinde,
mermer bloklar üzerinde özel olarak tasarladığı boşlukları tamamlayıcı bir
unsur olarak kendi vücuduyla bir araya getirerek doğanın parça-bütün ilişkisini
sorguluyor. Naef’in malzemeyle kurduğu ilişkide kesin ve milimetrik ölçümlere
uyabilmesi dikkatlice planlandığı bir süreç. Sanatçı sadece anlık bir
performans için bile olsa, bu tanımlayıcı anı, somut bir biçimde mevcut bir
yapı ile insan formu arasındaki ilişkinin zihinsel birlikteliğiyle sunarak
doğada yer alan bütün elementlerin insanın vücudunda yer aldığını da
hatırlatıyor.
Antik Yunan ve Roma döneminin heykel
estetiğine karşı eleştirel bir estetik tavır sergilercesine bedenin sınırlarına
zorlayıcı anlamlar ve tanımlar getirdiği eserlerinde, sanatçı mı mermerin
giysisine bürünüyor yoksa mermer mi sanatçının giysisine dönüşüyor ikilemini
hissetme olanağına kavuşuyoruz. Büründüğü fiziksel formun zamanla katılaşacağı
ya da yok olacağı bir süreç izlenimi vermesiyle birlikte sanatçının kendi
bedenine yönelik kurguladığı eylemsel tavır gittikçe sertleşiyor. Aynı zamanda
yeni bir kolaj imajı yaratan Naef’in performansları, geleneksel anlamda bildiğimiz
şekliyle bir yüzey üzerine birtakım malzemelerin yapıştırılmasıyla oluşturulan
kolaj kompozisyonlarına alternatif oluşturarak doğa-beden bütünlüğünü
sergiliyor. Sanatçı, sübjektif bir deneyimin fiziksel ve zihinsel açılımlarını
sorgulayarak doğal yapıların bedenimizi ne ölçüde manipüle ettiği ya da
özgürleştirdiği düşüncesini, zaman kavramıyla ortaya koyuyor.