“RASTLANTILAR İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ “HERŞEY”İN PARÇASIDIR…”
.
.
İstanbul Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Heykel Bölümü’nden master derecesiyle mezun olan Nilhan Sesalan, yapıtları dünyanın pek çok yerindeki koleksiyonlarda, park ve müzelerde yer alan bir sanatçı. 20 farklı ülkeden sanatçıların katılarak 30 yapıt ürettiği dördüncü Riyad Heykel Sempozyumu’nda yer alan Sesalan ile heykel sanatındaki yolculuğunu, doğal taş malzeme ile olan ilişkisini ve güncel eserlerini konuştuk.
.
Heykel yolculuğunuz nasıl başladı?
1987 yılında Sultanahmet’te hafta sonları desen çalıştığımız bir galeri vardı. O dönemler özellikle Avrupa’dan çok turist geliyordu, onların ilgisi ve galeri sahibinin akademiye gitmemiz gerektiğini söylemesinden etkilenerek sınavlara girdik. Kız kardeşim ve ben 17-18 yaşlarındaydık. Denemek istedik. Sınavlara girmeden önce Mimar Sinan Üniversitesi’ndeki bütün bölümleri inceledik. Heykel hiç bilmediğimiz bir şeydi, birer çamur parçası elimize aldık, biçimlendirmeye uğraştık, çok cazip geldi ve başladık.
Çalışmalarınızda nelerden esinleniyorsunuz, yaratım sürecinizden bahsedebilir misiniz?
Maddeyle doğrudan temasta bulunmak, ellerimle çalışarak yapıt üretmek benim için vazgeçilmez. Maddeye dokunduğumda, bende olup biten her şeyle doğrudan erişimi hissedebiliyorum. Genetik kodlarımdan rüyalara ve içtiğim suya fark ettiğim her şeyin potasıdır esinlendiklerim. Düşüncelerim kendi maddelerini seçerler, heykele dönüşürlerken mümkün olduğu kadar sadelik isterler, bütün fazlalıkları yonttuğumda geriye sadece öz kalır. Romandan çok şiire benzerler.
Tarihi, mimari, sosyolojik, psikolojik, teknolojik ve coğrafi gibi referanslar yapıtlarımda hissedilir. Bu sebeple biraz da hafıza ile ilgilidir. Otuz altı yıldır heykel yapıyorum, bu süreçte elbette birçok taş heykel de yaptım ancak kendimi “taş heykeltıraş”’ ya da “metal heykeltıraşı” olarak tanımlayamam. Bununla birlikte Japonya, Çin, Hindistan, Güney Amerika, Balkanlar, Gürcistan, Mısır gibi ülkelerin taş ve yontma hakkındaki geleneksel ve güncel tekniklerini iyi bilirim. Tüm maddeler düşüncelerimin görünür olmasını sağladıkları için mucizevidir. Benim için yaşam belirtisi, renk, form, his ve düşüncelerle dolu olmakla ilgilidir.
.
.
Malzeme ile olan ilişkinizi nasıl tanımlarsınız?
Düşüncelerim, beni ikna etme süreçlerinde maddelerinin ne olacağı ile ilgili ipuçları verir. Bazen maddeyi, -bakır olabilir, taş olabilir, dijital donanımlı olabilir- işlemeyi bilmiyor olabilirim. Kısa sürede öğrenirim. Kalbim yapmak istediğim heykel için atar. Sonunda madde olmayan ile madde olan birleşir.
Kullandığınız malzemelerin karakteri ve potansiyeli hakkında neler söylersiniz?
Taş ocaklarını gezmeyi severim; bir önceki yaz Kuzey Yunanistan’daydım. Bu bölge,
ülkenin yüzde yetmiş taş ihtiyacını karşılıyor. Devasa işletmeler. Bir ay kadar terasımdan taş ocaklarının manzarasını gördüğüm, butik bir otelde kaldım. Toz da yoktu, gürültü de. Nefisti. Orada bulunduğum süre içinde “Map of Space-Greece” heykelimi yaptım. Altı ay sonra da Büyük Çekmece’de “Map of Cosmos-Türkiye” adlı açık alan heykelimi yaptım. Bu iki kardeş heykelimi, birbirleriyle sınır komşusu olan Türkiye ve Yunanistan’a adadım.
2016 yılında “Gökyüzünde Yalnız Gezen Yıldızlar”ı yaptım. Heykellerimi yaparken isimlerini bile bilmiyordum. Düşünce hızıma yetişmeye çalışıyordum ki bu taş yontarken oldukça zordur. Bu sürece, yazdığım bir şiir de eşlik etti. Yapıt üretim sürecim ile ilgili verdiğim bu örnekler üzerine, kullandığım malzemelerin karakteri ve potansiyelinin, düşüncelerim ve varlığım ile doğru orantıda olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
.
.
Malzemenin farklılaşması üretim sürecinde ne gibi değişimlere sebep oluyor?
Bazen, öngörmediğim şekilde malzeme farklılık göstermişse anlamaya çalışırım. Rastlantılar da içinde bulunduğumuz “herşey”in parçasıdır. Bünyem kabul ediyorsa devam ederim, etmiyorsa başlangıca geri dönerim.
Şu sıralar üzerinde çalıştığınız güncel işleriniz hakkında neler söylersiniz?
“Kalp Atışları” adlı heykelimi yeni bitirdim. Contemporary İstanbul, Krank Galeri’de sergilenecek. Büyük ölçekli taş versiyonunu da yapmak istiyorum yakın zamanda. 2019’da bakırdan “Resif” isimli küçük bir heykel yapmıştım, şimdi benzer bir hissedişle taş versiyonu üzerine çalışıyorum.
“Varoluş” fikrinin ortaya çıkmasındaki motivasyonunuz ne oldu? Tasarım süreci hakkında neler söylersiniz?
“Varoluş”, kökleri ve gövdesi üzerinde yükselen bir ağacı andırıyor diyebilirim. Dikdörtgen kolosal elementler kararlı bir şekilde dünyanın yüzeyine tutunurken yükselerek birleşir, amorflaşır. Böylece ağaç metaforu üzerinden geçmişle gelecek aynı potada erirken, geleceğe dair sosyo-kültürel yansımaları da fiziksel boyut kazanır. Tuwaiq granitini yontarak oluşturduğum “Varoluş”, fikirsel ve yontu tekniği olarak da geleneksel ve günceli aynı potaya dahil eder. Riyad şehir merkezine konması planlanan bu heykelimin “Varoluş/Sabah” adlı versiyonunu Umman Musandam Açık Hava Heykel Parkı için yaptım. Böylece sınır komşusu olan Suudi Arabistan ve Umman’da, Türkiye ve Yunanistan gibi iki kardeş heykele ev sahipliği yapıyorlar. Büyük bütünü analiz ettiğimde bu dört heykelim de “Boşluğun Haritası” serisinin parçasıdırlar.
.
.
“Varoluş”un üretiminde granit tercih etme sebebiniz neydi? Bu malzemenin heykel sanatında ne gibi avantaj ve dezavantajları olduğunu düşünüyorsunuz?
Granit hiç çalışmamıştım, “Varoluş” için öğrendim. Asistanım Mısır’ın Aswan şehrinden davet edilmişti ve mükemmel bir empati ile çalıştık. Çalışma prensibi taş ile aynı, sadece elmas kesiciler çok çabuk köreldiği için yavaş ilerliyor. Oldukça profesyonel maskeler ve ekipmanlarla çalışmayı gerektiriyor. Granit, “Varoluş” heykelim ile kütlesel ağırlığı, sık dokusu, rengi ve direnci ile kuvvetli bir bağ kurdu.
Ülkemizin hangi bölgelerinden, hangi doğal taşlarla çalışmayı tercih ediyorsunuz?
Bugüne kadar olan çalışmalarıma baktığımda, düşüncelerimle örüntü sağlayan taşlar çoklukla Afyon ve Muğla taşları olmuş. Ancak Konya Çumra andezitini de, Marmara Adası, Bursa Kemalpaşa, Akşehir siyahı ve İzmir bazaltını da severek kullandım.
Üretim aşamasında kaynak temini açısından zorluk yaşadığınız oldu mu?
Söz konusu heykel ise kaynak temin etmek her zaman zordur. Aradığım, herhangi bir malzeme ya da çok ekstrem bir taş da olabilir. Neyse ki taş konusunda beni destekleyen bir sponsor firma var. Türkiye taş sektöründeki tüm arkadaşlarıma da destekleri için ayrıca teşekkür ederim. Büyük heykellerimin nakliyesi ve montajı için zaman zaman zorlanırım. Piyano taşımak gibidir. Heykel taşımak ve yerleştirmek uzmanlık ister.
.