Gökhan Bey en son sizinle beş sene önce yine Natura için söyleşi
yapmıştık. O zamanki ses getiren Beşiktaş Balık Pazarı, Borusan
Müzik Evi gibi projeleriniz ve mimari durum üzerine konuşmuştuk.
Geçen sürede “mimari” ile ilgili düşüncelerinizde neler değişti?
“Mimari sadece inşa edilen parça değildir” sözüne sonuna kadar inananlardanım.
Öncesi var, sonrası da. Bir bina bir yatırım olduğu kadar aynı zamanda
milli servet. İnşası için onlarca gerekliliğin ve şartın mantıklı bir şekilde
bir araya gelmesi gerekir. Hatta bazı bölgelerde müşterimin ve benim kendi
aramızda yapalım dememiz yeterli değil; resmi makamlardan
alınması gereken izinler gibi süreçleri de var. Proje bir öngörü
ve bu öngörü ile güncel koşullar örtüşmeyebilir veya örtüştüğünde
proje geçerliliğini yitirebilir. Mimari projelendirmenin
esnek gelişmelere açık olması artık aranan bir unsur. Geçen
yüzyılın “bu ancak böyle olur” diye direten, yerinden kıpırdamayan
mimarlarının ürünü olan projelendirmelerin zamanında
değiliz; aslında daha önceki yüzyıllarda da zaten öyle
değildi. Türkiye gibi ülkelerde mimarlarla proje ısmarlayanlar
arasında ciddi dil ve anlayış farklılıkları var. Bu farkın giderilmesi
beni ilgilendiriyor. Bundan dertlenmek yerine “durum
bu, malzeme bu, bu malzemeyle ne yapabiliriz” yaklaşımıyla
hareket etmek ediyor. Müşterilerimle aramdaki diyalogu
zedelememek adına takıldıkları yerlerde doğru öneriler yaparak
onları yönlendirmem gerekiyor. “İş, yaratıcılık, inovasyon”
olarak tariflediğimiz bir üçgen var. Bu üçlü arasında denge kurabilmek,
iyi bir iş, iyi bir proje, iyi bir bina için gerekli.
Rixos Eskişehir Spa Otel projesi de böyle mi gelişti?
Bu projeyi birçok projeden ayıran en önemli özellik, Polimeks’in yatırımcı kimliğinin
yanı sıra turizmci kimliğini de üstlenen müteahhit bir pozisyonunun olması.
Eskişehir Belediyesi’nin özellikle de Yılmaz Büyükerşen’in büyük desteği
ve mimari grup olarak bizler ile işbirliği içinde çalışması, projenin başarısını
oluşturmuştur.
Biraz Mimarlık Okulu oluşumunuzdan bahsedelim.
Bizde yerli ve farklı kültürlerden, dillerden mimarlar var. Ayrıca her yıl aşağı
yukarı 25 öğrenci ofisimizde staj yapıyor ve gözlemimiz şu; genel kültür, dünya
görgüsü okullarda yeterince alınamıyor. Bir-iki okul dışında global standartlarda
okul yok. Öte yandan tüm dünyada da mimarlık eğitimini daha dikkatli kurgulamak
ve günümüz koşullarına uyarlanmış versiyonunu kurmak gerekiyor.
Bu iki durum bizi artık kendi okulumuzu kurmaya doğru yönlendiriyor. Zaten
bizim ofis okul gibi. Bunu profesyonelce yapalım diyoruz. Araştırmalarımıza
göre böyle bir okulu bugünkü bakanlık ve YÕK kapsamında yapmamız hemen
hemen imkânsız görünüyor, şartların oluşmasını bekliyoruz. Belki diploma veremiyoruz
ama yanımızda staj yapanlar iyi yetişiyorlar.
Alpaslan Ataman görüşlerine kıymet verdiğimiz bir usta. Kendisi
bir süredir sizin ile birlikte çalışmalarını sürdürüyor. Vakfınızın
işbirliği ile basılan Alpaslan Ataman imzalı kitaplardan biraz söz
edebilir miyiz?
Hem bu okulun ilk üç yılının eğitim kitapları hem de mimar olmayan birinin
bile ilgisini cezbedebilecek kitaplar. Ana kitap “Mimaride Cetvel Düzeni”
ve bu kitaptaki konulara “close up” yapan farklı başlıklar altında beş kitap
daha var.
Eskişehir Spa ve Termal Otel projenizi tasarlarken nelere
dikkat ettiniz? Yerellik ne kadar ön sıradaydı?
GAD: Eskişehir Termal Otel, Odunpazarı’nın lokal mimari ve tarihi
dokusunun analizi ile modern bir yapıya bürünmüş bir projedir.
Odunpazarı’ndaki proje ağaçlar içerisinde çevreye zarar vermeden
konumlanmış, termal havuz ve dairelerin çevrelediği merkezi bir sağlık
tesisine sahiptir. Çam ağaçlarıyla dolu olan Eskişehir Resort içinde
spa, otel, konferans salonu, çok amaçlı salonlar, hamam ve bar restoranlar
bulunur. Arazi termal su kaynaklarına yakın olduğundan, otel
için ideal bir ortam yaratmıştır. Arazinin jeotermal olanaklarından yararlanmak
için spa ve sağlık merkezi olabildiğince yer altındadır. Spa
bölümünde havuz bulunmaktadır ve ayrıca içeriye doğal ışığın girebilmesi
için kubbelerde fil gözleri vardır. Gündüz gün ışığını hamam
içine alan bu fil gözleri, gece iç mekândan dışarıya ışık yayarak iç
avluyu aydınlatmaktadır. Geleneksel Türk Hamamı konseptine bağlı
olarak iç mekânlarda göbek taşı, fil gözleri, ıslak mekanlarda mermer
kullanılmıştır. Eskişehir’in en yüksek noktalarından birinde yer alan
otel, özellikle gece şehir manzarasını, şehrin ışıklarını odalardan tüm
restoran ve teraslardan içeri almaktadır. Yatırımcı Polimeks’in ortaklarından
Erol Tabanca’nın sanata olan ilgisi ve düşkünlüğü projemize
de yansımıştır. Otel geneli için otele özgü sanat eserleri tasarlanmıştır.
Otel odalarındaki sanat işleri Eskişehir ve İç Anadolu tarihinden esinlenilerek
bu otel için özel olarak tasarlanmıştır. Otel fuayesi ve suit
odalarında kullanılan Sanat eserleri Erol Tabanca Koleksiyonu’ndan
özenle seçilmiştir. Otel lobisine ve peyzajına özel olarak Hüsamettin
Koçan tarafından tasarlanmış heykeller yine Erol Tabanca Koleksiyonu’ndandır.
Eskişehirli sanatçılar tarafından otele özgü heykeller ve
resimler yapılmıştır. Otel içinde sergilenen tüm bu eserler küçük çaplı
bir koleksiyon oluşturmaktadırlar.
Projeyi incelediğimizde gördük ki giriş mahali ve açıldığı
alanlar, otelin bulunduğu ormanlık arazi ile bütünleşiyor
ve çok geniş. Biraz bu fikrin nasıl oluştuğunu anlatır
mısınız?
GAD: Otel içinde sunulan en önemli yaşam ve buluşma alanlarından
biri lobidir. Sadece otel müşterisine hitap etmenin dışında,
gün içinde Eskişehir halkının özellikle genç kesimin kullanabileceği
bir buluşma noktası yaratmaktan yola çıkılmıştır. Birçok otel lobisinden
farklı olarak oldukça büyük ve farklı niteliklere sahiptir.
Otelin bulunduğu çevre ve doğal dokudan yola çıkılarak, bütün
lobi gün ışığını kontrollü şekilde içeri alacak şekilde çelik konstrüksiyonlu
cam çatı ile örtülmüştür. İç mekânda zemininde doğal taş,
mobilyalarda ve duvarlarda doğal ahşap kullanılmıştır. Doğal ışığın
da etkisiyle iç mekânda doğal ağaçlar ve yeşiller kurgulanmıştır.
Boşluğun içinde insanları yönlendiren, oturup zaman geçirebilecekleri
alanlar oluşturan organik formlu duvarlar ve bu duvarları
destekleyen yeşillerle buluşma ve karşılama mekanı tanımlanmıştır.
Lobiden dağılan ve lobi ile bağlantılı restoranlar, barlar, spa ve
farklı etkinliklere olanak veren “Venue” ve toplantı salonları ve
fuayelerine ulaşılmaktadır. Lobi tüm projenin merkezinde ve diğer
tüm fonksiyonlarla ilişkilendirilmiştir. Eskişehir Projesi’nde kentin
ihtiyacına da karşılık verebilmek adına farklı amaçlarda kullanılabilecek,
farklı ebat ve niteliklerde üç farklı toplantı salonu ve bu
salonlarla ilişkili fuayeler, ve 500 kişilik, kendi içinde de bölünebilen
bir balo salonu yer almaktadır. Yine bu balo salonunu ile
ilişkili açık ve kapalı fuayelerle çevrelenmiştir. Eskişehir’in konumu
nedeniyle özellikle büyük şehirlere yakınlığından, çeşitli kurumsal
organizasyonlara cevap verebilecek ve bölge halkının da ihtiyacını
karşılayabilecek nitelikte bir alan tasarlanmıştır.
Yazar: Heval Zeliha Yuksel