İç mimarlığa yöneliminiz nasıl oldu? Nasıl bir eğitim aldınız?
Murat Dede: Benimki çocukluktan başlayan bir yönelim. Mimarlık ve tasarımın temelinde yatan merak ve aletle uğraşma edimini çocukken edindim. Dedemle kiraz ağacı budamayı, babamla mandalina çiçeklerinin açışını izlemeyi, onları koklamayı, ahşabın kıymıkları batarken şömine odunluğu yapmayı, daha da küçükken legolar yapmayı, müzikle ilgilenmeyi esas edindim. Daha sonraları, hafta sonları erkenden uyanıp, dev uçaklara iç mekan planları çizmekle uğraştım. Bunlar çocukluk fantazileri ve en güzeli, henüz eğitim sistemi bizleri köreltmeden, törpülemeden, hayallerimize gem vurmadan… Daha sonra İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde burslu olarak iç mimarlık eğitimi aldım, 3 ay boyunca çok faydalı olduğunu düşündüğüm marangoz atölyesinde çalıştım, sonra da La Sapienza’da yüksek lisansımı yaptım.
Kendi ofisinizi kurma adımlarınız nasıl gelişti ve bununla birlikte mesleki kariyeriniz ne yönde biçim değiştirdi?
MD: Kendimi günlük yaşamında kaotik, uzun vadeli yaşamımda hedefli olarak tanımlarım. Günü yaşar, fakat ayları ve yılları planlarım. Üniversitenin yetenek sınavında da 5 sene sonra Roma’da yüksek lisans yapıyor olacağım demiştim, okuduğum yıllarda da 30 yaşımda ofisimi kurmuş olacağım demiştim. Öyle de yaptım. Tabii öğrencilik ve ofis kurma arasında geçen zamanda da çok çalıştım. Çok değerli dostum Yiğit, ofisin ilk kuruluşunda mayayı yaptı, biz de pişirdik.
Tasarım çizginizi ve mimarlığa bakış açışınızı nasıl tanımlarsınız?
MD: Çizgilerin birbirini takibi esasına dayanan, püritan, tekdüzelikten, gelir geçer kavramlardan ve popülizmden uzak… Fakat Urbanjobs, en önemli ve aslında çok bilinen fakat uygulanmayan bazı kuralları takip ediyor; işlev, sağlamlık, güzellik. Ve bunların üzerine biz de duyguyu ekliyoruz. Salt işlev için bir şey tasarlamadığımız gibi salt güzel olması için de bir şey tasarlamıyoruz.
Ofis iç mekanlarının yanı sıra çoğunlukla restoran tasarımlarına imza atıyorsunuz. Bir restoran tasarlarken dikkat ettiğiniz ilk şey ya da uyguladığınız ilk madde ne oluyor? Ya da bu sürecin olmazsa olmaz kuralları var mıdır?
MD: Her seferinde önce kendime ve bazen de işverene şu soruyu soruyorum; niçin? Eğer bu sorunun cevabından kendim tatmin oluyorsam o işte gerçekten iyi bir sonuç elde ediyoruz. Çünkü işi önce bağlamına oturtmamız gerekiyor. Ancak hal böyle olunca doğru sonuca erişebiliyoruz. Urbanjobs için bir projede öylesine konan bir nokta, virgül, ünlem veya soru işareti olmaz. Bir projeye başlarken önce eskiz yapmaya, daha çok da bir şeyler yazmaya çalışıyoruz. Önce o işin ruhuna girmemiz gerekiyor; önce işvereni anlamalı, ne yapacağımızı özümsemeli, sonra da lokasyonu sindirmeliyiz. Bu fikirleri cisimleştirme işi, işin en kolay kısmı. Fakat bağlamı ve niçini oturtmak işin esas noktası. Daha sonra yerleşim planı çalışmaları, teknik kısıtlamalar, olmazsa olmazlar, olmazsa da olurlar. Urbanjobs’ın bu özümseme sürecine destek olması açısından son dönemlerde işverenlerden farklı bir şey talep etmeye başladık. Bir restoran veya ofis projesi olsun, fark etmez, işverenden önce bize bu mekanla bütünleştirdiği bir müzik seçmesini, bir şiir ya da düz yazı yazmasını, bir içki seçmesini ve bir film seçmesini bekliyoruz. İşin ve işverenin entelektüel boyutu da burada anlam kazanmaya başlıyor, çünkü bizi ve işvereni alışılagelmiş “laissez faire” kalıplarımızı bozmaya itiyor.
Kariyerinizde size önemli eşikleri atlatan projeleriniz hangileriydi? Neden?
MD: Bence Getir projesiydi. Çünkü her projede tüm tasarımcıların karşılaştığı bütçe ve işveren talepleri arasında sıkışmışlığımıza rağmen, ortaya attığımız iyi fikirler işverenin de imkan tanımasıyla uygulanabildi.
İç mekan projeleriniz için ayrı ayrı tasarladığınız ürün tasarımlarınız da bulunuyor. Urbanjobs olarak mobilya tasarımları konusunda nasıl bir plan çiziyorsunuz? Bu alanda belirlediğiniz hedefleriniz bulunuyor mu?
MD: Urbanjobs’ın şu an birçoğu tescilli 50’ye yakın ürünü bulunuyor, bunların haricinde yüzlerce taslak halinde mobilya da var. Bunlar Urbanjobs’ın kendi koleksiyonu, bunların haricinde her işverene ayrıca ürün de tasarlıyoruz. Temel değerlerimizden biri olan “doğru ve iyi tasarıma erişilebilirlik” vizyonu içerisinde, 2021 yılında kendi galerimizi açmayı istiyoruz. Bunun için doğru zaman ve bütçeyi de beklerken, gerçekten son tasarım geliştirmesi de tamamlanmış ürünlerin tüm prototiplendirme süreçlerinin bitmesini bekliyoruz.
Son dönemde kazandığınız başarılar ve ödüller oldu. Sonuncusu da Elle Decoration tarafından organize edilen EDIDA Tasarım Yarışması’ndan geldi. Bu kazanımlar sizi nasıl etkiledi?
MD: Aslında hem mekansal ölçekte hem de ürün tasarımlarında ödül alıyor olmak zor, bir o kadar da keyif verici. Sıkça belirttiğim gibi, Urbanjobs çok ölçekli bir stüdyo. Ödül alıyor olmak beni de UJ ekibini de motive ediyor, yaptığımız işlerin başkaları tarafından da takdir edildiğini görmek, başvurduğumuz veya davet edildiğimiz yarışmalardan elimiz boş dönmemek, bütün o yorucu süreçlerin ve doğru tasarıma ulaşana kadar pes etmemenin ne kadar doğru olduğunu bize gösteriyor.
Projelerinizin malzeme seçimlerinde doğal taş nasıl bir yer kaplıyor? Doğal taşa bakış açınızı öğrenebilir miyiz?
MD: Doğal taş, içinde büyük bir geçmiş ve hafıza barındırıyor. Taş, yüzbinlerce yıl bir toprak örtüsünün altına kıvrılıp uzanmış bir malzeme, örtüsü kaldırıldığında da bize doğanın muhteşem harmonisinden bir kesit sunuyor. Önce o malzemenin aslında bizim değil, doğanın olduğunu ve ondan ödünç aldığımızı unutmamak gerekiyor. Ve kesinlikle ona saygılı davranmak gerekiyor.
Kısa ve uzun vadedeki hedefleriniz nelerdir? Süregelen mevcut projeleriniz hangileri?
MD: Şu an farklı tip ve büyüklükte yeme içme alanı ve çalışma alanları tasarlıyoruz. Öncelikle kısa vadeli temennim, salgın ve etkilerinden tüm insanların bir an önce kurtulması, kısa vadeli hedefim ise bu salgın sürecinin tüm olumsuz etkilerinden kısa sürede sıyrılabilmemiz ve insanlara bu güzel mekanları sunabilmek.