Mimarlık, kentsel tasarım ve iç mekan tasarımı alanlarında pek çok ödüllü projeye imza atan AURA Design Studio çok disiplinli bir tasarım ofisi olarak kuruldu. Disiplinler arasında çoklu aktörleri, alanları ve ölçekleri içeren proje üretimlerinin ana odağına “yeni mekansal deneyimleri” koyuyor ve tasarımlarını kamusal alanın şehir ve insan hayatı ile ilişkisini anlamak ve güçlendirmek üzere, mekan üretimi araştırmaları yaparak sürdürüyor.AURA Design Studio kurucusu Mimar Filiz Cingi Yurdakul ile mimaride sürdürülebilirliği, pandemiyle birlikte değişen tasarım yaklaşımlarını ve doğal taş malzemeyle ilgili düşüncelerini konuştuk.
Aura Design Studio nasıl ve ne zaman kuruldu?
Aura Design Studio , yaklaşık 14 yıllık proje, proje yönetimi ve şantiye deneyimlerimden sonra hem tasarım hem de uygulama projeleri konusunda uzman bir ofis olması hedefiyle 2016 yılında kuruldu. Karma kullanım projeleri, eğitim yapıları, ticaret, ofis, konut, konaklama ve iç mekân projeleri uzmanlık alanlarımız. Ofis olarak altı yıldır hem kamu hem özel projelerde kullanıcı senaryosu odaklı, yeni mekân deneyimleri sunan projeleri hayata geçirmek amacıyla çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Son iki yıldır birçok davetli yarışmadan davet aldık. Çoğu yarışmayı kazanarak aldığımız projeler de işlerimizin önemli bir kısmını oluşturuyor.
Ekibiniz, işverenleriniz ve çalışma prensipleriniz hakkında neler söylersiniz?
Ekibimiz; tasarım, uygulama, modelleme ve BIM alanlarında uzman bir kadrodan oluşuyor. Proje hizmetlerinin yanı sıra proje danışmanlığı ve proje yönetimi hizmetleri de veriyoruz. İşverenlerimiz genel olarak, yaşanılan proje süreci memnuniyetinin katkısıyla tekrar ederek çalıştığımız kamu kurumları ve inşaat firmalarından oluşmakta.
Projelere başlarken işverenlerimizle birlikte proje başlangıç toplantısı yapıyoruz. Sonrasında yapı senaryosu oluşturuyoruz. Hazırladığımız bu senaryo doğrultusunda yapı tasarımını ve sunumlarımızı hazırlıyoruz. Yaklaşık iki yıldır sürdürdüğümüz bu sistem; hem işveren hem de son kullanıcı açısından çok olumlu süreçler ve sonuçlar yaşamamıza yardımcı oluyor.
Ofis olarak iç mimari tasarımdan kentsel tasarım projelerine kadar uzanan geniş bir perspektifte projeler üretiyorsunuz. Çok yönlü bu tasarım süreçlerinin yönetimini nasıl gerçekleştiriyorsunuz?
Ofisin kurulumundan önceki mesleki deneyimlerimin bu konuda büyük katkısı oldu. Çok farklı fonksiyonda, büyüklükte ve farklı görevlerde bulunarak proje üretim süreçleri geçirdim. Bütün bu süreç ve deneyimler ışığında proje yaklaşımlarınız hem ölçek hem tasarım bağlamında oturuyor tabi. Proje sürecinde ve sonucunda yaşanabilecek sorunların önceden tahmin edilmesi, proje sürecinin nasıl ele alınması gerektiği gibi konular net olduğunda tasarım ve bağlam konularına odaklanabiliyoruz. Küçük ölçekli mimari yapılar, iç mekânlar ve master plan çalışmaları ortak bir mimari perspektifte tasarlanabilir hale geliyor. Bir de tabi biz ekip olarak farklı ölçek ve fonksiyonlarda çalışmayı seviyoruz, tercih ediyoruz. Her projeyi yeni bir deneyim ve fırsat olarak görüyoruz. Tasarıma geniş bir bakış açısı ve vizyonla yaklaşıyoruz. Projelerin hem projelendirme hem de uygulama safhalarında sürekli takip ve koordinasyon yapıyoruz.
Proje üretimlerinizin odak noktasının “yeni mekansal deneyimler” olduğunu ifade ediyorsunuz. Bu yaklaşımınızı detaylandırır mısınız?
Biliyorsunuz mimari eserler çağlardan beri dönemleri ile birlikte değerlendirilirler. Geçtiğimiz yirmi yıl “Neo-Modernism and Parametrisizm” adı ile birlikte özellikle yıldız mimarların tasarımları ile kendi tasarım dillerinin ön plana çıktığı, kullanıcı deneyiminin farklı ve karmaşık mekân dilleri ile ele alındığı bir dönemdi. Bu dönemin sona erdiğini ve yeni bir mimari dönemde olduğumuzu düşünüyorum. MVRDV, BIG, UN Studio, Snohetta gibi ekipler 90’lı yıllardan beri yurtdışında bu tasarım dilinin öncüleri. Bu yeni mimari dönemin insan ölçeğinde sunulan yeni mekan deneyimleri ile mimarinin insan hayatına nüfuz ettiği, doğayla bütünleşen, sürdürülebilir bir mimari dönem olduğu fikrindeyim.
Bizler de Aura Design Studio olarak insanların yaşam standartlarını yükselten, estetik ve fonksiyonel mekan tasarımlarını önemsiyoruz ve tüm yapılarımızda mutlaka yeni mekansal yaklaşımlar deniyoruz.
Kamusal alanlar günümüzde yeni yaşam deneyimlerinin odağında yer almakta. Bireysel, kişiye özel tasarlanan yapılarımızın yanı sıra toplum tarafından kullanılan, deneyimlenen alanlar daha anlamlı ve değerli. Kamusal projelere çok önem veriyoruz ve tasarım süreçlerimiz; mekansal kalite, insan ölçeği, açık- yarı açık- kapalı mekân ilişkileri, engelsiz yaklaşımlar- peyzajla bütünleşen tasarımlar ekseninde gelişiyor. Bu eksen tüm yapılarımızın kendine özgü olmalarını ve özelleşmelerini sağlıyor.
Mimarinin önemli girdilerinden biri olan malzeme seçimleri hakkında neler söylersiniz?
Yapı kütlesi tasarımı ile birlikte yapıda kullanılacak malzemeler de belirlenmeye başlıyor. Formların ön plana çıkması, kullanıcı algısı, topoğrafya ilişkileri malzeme seçimlerimizi belirliyor. Farklı renk ve yüzey işlemleriyle doğal taşlar, doğal ahşap, beyaz dış cephe boyası ve geniş cam yüzeyler en çok kullandığımız malzemeler. Yeni çıkan malzemeleri takip ediyor, yeni teknolojiler ile üretilen malzemeleri de zamansız malzemeler ile birlikte kullanıyoruz. Her proje için ayrı bir malzeme paleti hazırlıyor, firmalardan numuneler isteyip, uygulama projesi aşamasına geçmeden önce işverenlerimiz ile birlikte son malzeme kararlarını veriyoruz.
Doğal taş malzeme seçimlerinizde nasıl bir önem taşıyor?
Doğal taş diğer birçok malzemeye göre çevresel açıdan çok daha sürdürülebilir. Zamansız çekiciliği, bir sonraki trendle daha az değişim dürtüsü yaratması da zamansız tasarımlar için doğal taşları vazgeçilmez kılıyor. Bu nedenle projelerimizde doğal taş malzemeye sıklıkla yer veriyoruz. Özellikle mermer, zarafeti, zamansızlığı ve tasarımlara lüks ve incelik katmasıyla en çok tercih ettiğimiz malzemelerden biri. Evlerimizde tasarımın uzun ömürlü olması gereken banyo, mutfak gibi alanlarında kullanılmak için harika bir seçenek.
Mix-match karolar, biz mimarlara yaratıcı bir malzeme ve teknik simyası ile oluşturulabilecek benzersiz tasarım imkanları sunuyor. Metali mermerle, benzersiz malzemelerle ve farklı taş türlerini su jetiyle kesmenin ustaca hassaslığıyla birleştiren bu karma malzeme karolar, her tasarıma kişiselleştirilmiş bir kişilik ve zarafet ifadesi katıyor.
Yaşadığımız pandemi sürecinin mimariyi yeniden şekillendireceği tartışılıyor. Bu sürecin mimariye yansıması konusundaki değerlendirmeniz nedir?
Pandemi süreci; son on beş yılda Türkiye’de hızlanan ve çoğalan inşaat yatırımları sonrasında önemi ikinci plana düşen mimari projelere ve tasarıma verilmesi gereken değeri herkese tekrar hatırlattı. İnsanların evlerinde geçirdikleri zamanın pandemi sebebiyle artması, tasarımının hayatlarımızdaki önemini tekrar ortaya çıkardı. Ofis ve ev alım tercihleri ve sebepleri tamamen değişti. İnsan sağlığını yadırgayan tasarımlar değerini kaybetti. Yerini doğa ile iç içe, doğal hava ve ışık alan, sürdürülebilir tasarımlara bıraktı.
Mimarlığın sürdürülebilirlik boyutu ile ilgili görüşleriniz nelerdir?
Yaşadığımız evrende yaşam sürelerimiz dünyanın yaşı ile karşılaştırıldığında nokta kadar bile değilken, kendimizi ve özel ihtiyaçlarımızı çok önemsediğimiz bir dönemde yaşıyoruz. Bu çelişki ancak sürdürülebilir bir tasarım anlayışı ile çözümlenebilir. Bireysel ihtiyaçlarımızı doğa ile barışık olarak karşılamak yükümlülüğündeyiz. Kentsel dokuyu ve şehirlerimizi oluşturan ‘yapılar’ bu konuda kritik bir noktada yer almakta. Bu durum biz mimarlara sürdürülebilir yapılar tasarlamak zorunluluğundan başka bir seçenek bırakmıyor. Hepimiz üzerimize düşen görevi yerine getirdiğimizde dünya daha yaşanabilir bir yer olacak.
Son dönem projeleriniz hakkında neler söylersiniz?
2022’de şantiye süreçleri devam etmekte olan iki European Property Awards ödüllü Mira Beytepe karma kullanım projemizi, Türkiye’nin en büyük üçüncü sınır kapısı olan Gürbulak Sınır Kapısı projemizi, eğitim ve kültür yapılarımızı takip ediyoruz. 2021 yılı içinde Gazi Anadolu Lisesi ve Öveçler Çankaya Evi hayata geçti. Bir taraftan da yeni başlayan ve devam etmekte olan projelerimiz var. Davetli yarışmalarını kazanarak projelerine devam ettiğimiz Ankara’da yer alan villa sitesi projelerimiz, Bodrum Yalıkavak’ta 65.000 m²’lik bir alanda devam eden konaklama projemiz, müstakil villa projelerimiz, Karabağ’da yer alan OGM Eğitim Kampüsü projemiz ve iç mekân tasarımı projelerimiz son dönem projelerimizden bazıları.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?
Türkiye’de ve dünyadaki ekonomik kriz sebebiyle artan yapı maliyetlerinin proje süreçlerini her geçen gün daha önemli kıldığını; son on beş yılda yaygınlaşan projelerde tam çözülmemiş konuların sahada çözümlenmesi konusunun önüne geçtiğini ve daha da geçeceğini düşünüyorum. Yapı malzeme fiyatları ve inşaat maliyetlerindeki artışın bizim tüm projelerimizde verdiğimiz hizmet gibi; mimari proje ile statik, mekanik, elektrik, altyapı, peyzaj, yangın projeleri ile koordine edilmiş projelerin önünü açacağını ve yapı kalitesinin iyi koordine edilmiş projelerle artacağını düşünüyorum.