Heykel sanatına yönelmenizin arkasında nasıl bir hikaye bulunuyor?
NT: Küçük yaşlarımdan itibaren resim yapmayı çok severdim. Var olan oyuncaklarım dışında evde bulunan çeşitli malzemelerle objeler yaratarak, kendi hayal dünyamda onlara bir anlam ve karakter verir ve o objelerle oynardım. Ailem de bu durumu fark edip sanat eğitimi almam konusunda beni destekledi. Güzel Sanatlar Lisesi’nde eğitim aldığım süreçte antik heykelleri etüd ettiğimiz dönem içerisinde, bu heykellerin farklı ışık açılarında farklı estetik formlara sahip olduğunu fark ettim. Bu durum beni iki boyutlu sanat dallarından daha çok heyecanlandırdı. Çünkü kendi başına ifade edebildiği anlamlar dışında, bulunduğu zamana ve mekana bağlı olarak başka anlam ve ifadeleri olabilen, bununla beraber bulunduğu alanın ve çevresinin de anlamını değiştirebilen üç boyutlu formların daha iyi bir dışavurum aracı olabileceğini düşündüm. Durduğunuz her noktada farklı bir his yaratabilen formlar ve farklı disiplinlerle iç içe olabilecek bu medya, benim için oldukça kıymetli bir alan oluşturdu. Doğanın size hediye ettiği malzemeyle yine zaman içerisinde doğa ile bütünleşebilecek belki de doğanın kendi yarattığına yakın formlarla çalışabilmek ise bu alanın en önemli noktalarından birisi oldu.
Eserlerinizi ortaya koyarken ilham aldığınız kavramlar nelerdir?
NT: Çalışmalarımın temel çıkış noktasını; özne, mekan, insan ilişkileri ve ağırlıkla aidiyet kavramları oluşturuyor. Kendi evi olan ama bazen de ilerlemek, büyümek için terk etmek zorunda kalınan deniz kabukları benim için önemli imgeler. Bu yer değişimlerinin yarattığı eksiklik hissi ve bulunduğu yerle bütün olup orayı bırakmayan ağaç kökleri gibi doğanın bize sunduğu referanslar heykellerimin temelini oluşturuyor. Aslında heykellerim geçmişim ve hayalini kurduğum geleceğin bir birleşimi diyebilirim.
.
Malzeme ile olan ilişkinizi nasıl tanımlarsınız?
NT: Taş ile çalışmak çok farklı bir deneyim olurken bizlere hata yapmamız durumunda geri dönüşü olmayan ama aynı zamanda farklı boyutlar açan bir süreç sunuyor. Heykel gibi 3 boyutlu bir sanat dalının bana sunduğu en güzel imkan aslında ihtimallerin sonsuzluğu. Çalıştığım günün, o süreçteki ışığın farklı yüzeylerde oluşturduğu ışık gölgesi beni sonu olmayan bir yola sokuyor. Bu sebeple çalışırken sabırlı ve temkinli davranmam gerekiyor. Bu süreçte çalışmanın beni farklı noktalara götürme ihtimalini kapatmak yerine önceden tasarladığım küçük ölçekli makete bağlı kalmamın yanı sıra, üretim sırasında taşın bana sunduğu fırsatları değerlendirmeye, kendiliğinden ortaya çıkan doku ve konturları da muhafaza etmeye çalışırım. Bir yüzeyin ifade etmeye veya karşı tarafa aktarmak istediğim hisle olan ilişkisini görebilmek için farklı ışıklarla o alanı defalarca incelediğim zamanlar olur.
Kullandığınız malzemelerin karakteri ve potansiyeli hakkında
neler söylersiniz?
NT: Doğal taşlara dair beni en çok etkileyen kavram, heykellerimde ilham aldığım kavramları da destekleyen dayanıklılık. Doğada milyonlarca yılda oluşan bir blok taştan sabırla çıkardığınız bir eser, binlerce yıl boyunca sayısız izleyiciyle buluşabilir. Bu da kullandığımız malzemeye zamansız bir nitelik kazandırır. Öncesinde de bahsettiğim gibi doğada oluşan bir malzemenin tekrar doğaya farklı bir anlamla dönebilmesi ihtimali taşa fiziksel karakteri haricinde kavramsal bir karakter de yüklüyor.
.
Malzemenin farklılaşması üretim sürecinde ne gibi değişimlere sebep oluyor?
NT: Bazı formlar taşla çalışmaya uygun olmadığından ve işlediğiniz kavramla bütünleşmediğinden farklı materyallere yönelmek kaçınılmaz bir durum. Ama özellikle taş için konuşacak olursak, bir eseri taş için tasarlarken form ve planları taşın mukavemetine, yapısına göre tasarlamak durumundayız. Bu bağlamda taş seçimi oldukça önemli. İşin bulunacağı, duracağı alana bağlı olarak taşın parlaklığı, yansıtıcılığı da göz ardı edilmemesi gerekilen faktörlerden. Bence iyi bir heykeltıraş bir taşa baktığında ondan ne çıkaracağını anlamalı, gizli damarları görebilmeli, taşın her yeri ayni homojenlikte mi anlayabilmeli. Taş setleştikçe hem detaylardaki dinamizm hem de formların iç dinamiği yükselir, ancak diğer sert taşlarla çalışmak zaman ve sabır ister çünkü taş sertleştikçe kırılganlaşır.
Şu sıralar üzerinde çalıştığınız güncel işleriniz hakkında neler söylersiniz?
NT: Uzun yıllar geleneksel tekniklerle yaptığım etüd, taslak ve maketleri, son zamanlarda teknolojiye ayak uydurarak bilgisayar destekli tasarlamaya başladım. Dijital sanat, geniş kitlelere ulaşabilme potansiyeli açısından beni heyecanlandırıyor. 3 boyutlu yazıcılar da bazen doğal malzeme gibi davranabiliyor. Evet işin tasarımı size ait ama üretimin kontrolü taşta da olduğu gibi tamamen sizde değil. Yazıcıdan veya fimalentlerden kaynaklı bir durum sizi farklı ufuklara itebiliyor. Önemli faktörlerden birisi de taştan farklı olarak bu materyallerin çok daha hafif olması. Bu sebeple doğal referanslardan yola çıkarak tasarladığım formları, dijital bir seri olarak üretme aşamasındayım.
.
Doğal taş ile çalışan bir heykeltıraş olarak ülkemizin hangi bölgelerinden taşlarla çalışmayı tercih ediyorsunuz?
NT: Ülkemiz doğal taş ve mermer ocakları açısından fazlasıyla zengin. Göbeklitepe gibi en erken örneklere bakarsak, tarihsel süreç de gösteriyor ki binlerce yılllık Anadolu tarihinde bu doğal taşlar Anadolu medeniyetleri tarafından kullanılmış. Bu zenginliğin içine doğmuş biri olarak heykellerimi yaparken, heykelin kendi doğasına, bulunacağı ortama ve formuna bağlı olarak değişkenlik gösterse de sertlik ve yapısı açısından dünyanın en eski mermerlerinden olan Marmara mermerini, sert iklim koşullarında formunu kaybetmeyen ve gerilmesi az olan Alanya ve Balıkesir mermerlerini tercih ediyorum.
Üretim aşamasında kaynak temini açısından zorluk yaşadığınız oldu mu? Olduysa bu konuda neler söylemek istersiniz?
NT: Taş gibi bir malzemeyle çalışmanın en önemli zorluklarından biri çok gürültülü olması. Bununla beraber toz ve yontulan bölümlerdeki heykelde kullanamadığımız atıklar ayrı bir zorluk. Taşa ulaşabilmek açısından, ülkemizde doğal taş fiyatları yurtdışı ile kıyaslandığında ulaşılabilir diyebilirim. Maliyet açısından önemli yüklerden birisi nakliye ve kaba kesim, ama en önemli zorluk çalışma alanı temin etmek. Gürültü ve toz faktörlerini düşününce özellikle İstanbul’da çalışma alanı bulmak oldukça zorlayıcı oluyor. Ayrıca çalıştığınız kütle büyüdükçe vinç, caraskal gibi büyük ölçekli inşaat malzemelerine ihtiyacınız var. Güzel bir parça taş bulduğunuz zaman bunu depolamak ise farklı bir zorluk.