Doğallığı, dayanıklılığı, kalıcılığı sayesinde insanlığın varoluşundan bu yana, her dönem yaşama ve barınma kültürünün bir parçası olan doğal taş, mimarlık mirasındaki anıtsal yapılar ve kamusal alanlarda en çok kullanılan malzemelerden biri. Tüm zamanların hafızasını içinde barındıran doğal taş; zamansızlığı, özgün karakteri, çeşitliliği ve sağlamlık açıdan sağladığı avantajlar sebebiyle özellikle kentsel alan tasarımlarında en güçlü şekilde varlığını sürdürüyor. Bu sayıdaki Dosya sayfalarımızı, çağdaş mimarların doğal taşla biçimlendirdiği Portekiz, Çin, Kolombiya, Fransa, İtalya ve Amerika’da yer alan 8 kamusal alan tasarımına ayırdık…
Liberaller Parkı
Mimari Tasarım: Salworks
Tamamlanma Tarihi: 2018
Alan: 946 m2
Yer: Achadinha, Portekiz
Fotoğraflar: Salworks
Salworks tarafından tasarlanan Liberaller Parkı, São Miguel
adasının kuzeyinde, deniz kıyısına doğru hafifçe eğimli, geniş bir arazide yer
alıyor. Oldukça basit programları barındıran park yeri, kuzeyde uçurumla sınırlanırken
güneyde; kilise ve bahçesinin manzarasına açılan kısımda kalın siyah bazalt
duvarlarla tanımlanmış. Fırtınalı havanın yaygın olduğu bölgede tek malzemeyle
yapılan düz kaplamalı cephe tasarımı, mekanın manzaraya karışmasına yardımcı
oluyor. Projede destek mekanları, 3 siyah ana duvarla düzenlenmiş.
Mimarların gerçekleştirdiği müdahaleler
yapının proje alanında mütevazı şekilde var olmasına imkan tanırken bakışları
yapının üzerinden dağıtarak açık ufka doğru yönlendiriyor. Projede, yapının
gelecekteki bitki örtüsüyle bütünleşmesinin, zamanın geçişi açısından iyi bir
karşılama yolu olarak düşünülmesi nedeniyle yerel bazalt taşı, beton ve siyah
metal elemanlar kullanılmış. Tasarımda ziyaretçileri yarı kapalı bir alana
götüren, denize doğru uzanan patikanın çatısının gelecekte bitkilerle
kaplanması hedeflenmiş. Parkın güney sınırına, ziyaretçilere Kuzey Atlantik
Okyanusu’nun 180 derecelik engin manzarasını sunan ortak bir bank
yerleştirilmiş.
Manzaralı Tuvaletler
Mimari Tasarım: guó bàn ér
Tamamlanma Tarihi: 2020
Alan: 50 m2
Yer: Pekin, Çin
Fotoğraflar: ShuHe, Christian Taeubert
“Manzaralı Tuvaletler”, Pekin’in 85 kilometre güneybatısında yer
alan ve kamp alanına dönüştürülmesi amaçlanan Tiankai Parkı’ndaki
ziyaretçilerin temel ihtiyaçlarını karşılayan bir altyapı projesi. Pekin’i
çevreleyen neredeyse tüm kırsal alanlarda kamp yapmak ve ateş yakmak yasak
olduğu için Tiankai Parkı, zamanla şehirden gelen doğa tutkunları için kamp
ateşi etrafında toplanılan bir cazibe merkezine dönüşmüş. Açık havada vakit geçirmek
için özel bir yer arayan aileler ve arkadaş grupları için trend haline gelen
glamping alanı, konumunun sağladığı avantajlar sayesinde ziyaretçilere
birbirleriyle bağ kurarken özgür hissedebilecekleri bir alan sunuyor. Yerel
düzenlemeler arazide yeni bir yapı veya çatılı bir binaya izin vermediği için
proje, basit bir dizi taş duvardan oluşturulmuş. Tuvaletler ve yıkama
tezgahından oluşan proje, ziyaretçilerin ellerini yıkarken pitorestik kamp
manzarasının keyfini çıkarmaları düşünülerek konumlandırılmış.
Proje için kullanılan doğal taş ve çakıllar
araziye yakın bir bölgeden alınmış ve taş duvarlar yerel işçiler tarafından
inşa edilmiş. Dağdan gelen kaynak sular ile kullanıcılara gerçek bir doğa
deneyimi yaşatmayı hedefleyen lavabolarda basit bakır borular bükülerek su
musluklarına dönüştürülmüş. Kamusal altyapı elemanları, parkın etrafındaki
çeşitli noktaları işaretlerken aynı zamanda manzaraya uyan mütevazı yapılar
olarak tasarlanmış.
Usaquén Kentsel Alanı
Mimari Tasarım: Obraestudio
Tamamlanma Tarihi: 2016
Alan: 8.500 m2
Yer: Bogota, Kolombiya
Fotoğraflar: Daniel Segura, Andrés Valbuena,
Jairo Llano
Santa Barbara iş merkezinin dış platformu için düzenlenen ulusal
tasarım yarışmasında birincilik ödülüne layık görülen Obraestudio, 8.500
metrekarelik peyzaj dönüşüm projesiyle, kuzeydoğu Bogota’nın sembolik bir
kamusal mekanı olan ve birçok önemli iş merkezinin kesişiminde yer alan ortak
erişim alanını yeniden canlandırmayı amaçlıyor.
Projenin tasarım konsepti Bogota’nın sulak
alanları, yakındaki kayalık alanları ve tipik gür bitki örtüsüne dayanıyor.
Projede yarı su, yarı karasal tasarımın genel geometrisi, renk ve dokuları ile
doğal bir ekosistem yaratılmış. Mevcut yapılar ve ortak alanlar, özgürce
büyüyen peyzaj unsurlarıyla kışkırtıcı ve net bir kontrast oluşturmuş.
Tasarımda ana meydanın üzerinde, geri dönüştürülmüş bir yağmur suyu bahçesi ile
doğal bitki örtüsünü doğal ortamında koruyan yerel bir kentsel sulak alan
oluşturulmuş. Önceden var olan otoparkların yerini, yavaş ve meditatif
yürüyüşlere ilham veren yemyeşil doğal bitki örtüsü, su ve çakıl serpiştirilmiş
patikalarla dolu doğrusal bir park almış. Kentsel tasarım bileşenleri doğal ve
düzensiz yerleşmiş görünmelerine rağmen bu geniş mekansal kompozisyonun altında
rasyonelleştirilmiş bir yapı ve inşaat tarzı yatıyor. Projede, önceden var olan
yeşil çatılar korunarak peyzaj ve mimari entegrasyonu sağlanmış. Eski asansör
ve merdiven konstrüksiyonu ise radikal bir değişiklikle çelik strüktür ile
kaplanarak heykelsi ve meditatif bir alan olarak öne çıkartılmış.
Taş Yuva Amfitiyatrosu
Mimari Tasarım: 3andwich Design / He Wei Studio
Tamamlanma Tarihi: 2019
Alan: 280 m2
Yer: Weihai, Çin
Fotoğraflar: Jin Weiqi
1990’lardan bu yana, Çin’in hızlı kentleşmesiyle birlikte Weihai kentinde çok sayıda taş ocağı keşfedilmiş. 3andwich Design / He Wei Studio, devletin çevre korumasına verdiği önemi artırması üzerine kapatılan ve atıl kalan taş ocaklardan biri olan bu alanı, yerel halkın yararına olacak bir kamusal mekana dönüştürmek istemiş. Alan araştırması sırasında tesadüfen bulunan “Shi Wozi” (Taş Yuva) olarak adlandırılan küçük boyutlu taş ocağının çekiciliği, tasarımcıları kendine hayran bırakırken yıllar süren erozyondan sonra kavisli bir el formuna bürünen taş ocağının hangi kamusal işleve hizmet edeceği, projedeki en büyük soru olmuş. Mimarlara ilham kaynağı olan Antik Yunan amfitiyatrolarına analojik bir yaklaşımla, bir açık hava tiyatrosunun kamusal bir alan olarak, toplantılar, müzik ve tiyatro festivalleri için halka açık bir iletişim meydanı olarak kullanılması hedeflenmiş. Taş ocağından kalan yay şeklindeki çukur, amfitiyatronun akustiği sağlayan arka duvarı olarak herhangi bir işlem görmeden korunmuş. Taş ocağının çukur formlu duvarı, performansın en önemli içeriği olarak, sahnenin sadece arka duvarı değil aynı zamanda en önemli sanatçılarından biri olmuş. Sahnenin yatay düzleminden başlayarak hafifçe yükseltilen ve sahneyi saran seyirci alanı ile sahnenin formu, simetri gözetilmeden orijinal araziye göre uyarlanmış. Seyirci alanının altına, depo, tuvalet ve kafe gibi işlevlere hizmet eden mimari bir yapı eklenmiş. Yapı malzemesi olarak arazideki kazıdan elde edilen taşlar kullanılmış ve cephede Fransız pencereler ile düzenli görünüm kazandırılmış. Binanın iki yanına, sahne alanına giriş çıkış için düzenlenmiş, etrafı yüksek ve büyük duvarlarla çevrili dolambaçlı basamaklar ve rampalar yerleştirilmiş. Arazinin tarihini yansıtan bir mağara hissi yaratan proje, peyzajı mimariyle harmanlıyor. Terk edilmiş endüstriyel kalıntılar üzerinde kültürel konsept çözümleri üreten tasarım, bölgedeki kamusal alan eksikliğini uzun vadeli gidermeyi amaçlıyor.
Chatenay Malabry Kentsel Alanı
Mimari Tasarım: Ateliers 2/3/4/
Tamamlanma Tarihi: 2016
Alan: 4.200 m2
Yer: Châtenay-Malabry, Fransa
Fotoğraflar: Clément Guillaume
Yeni bir yerleşim bölgesi olan Châtenay-Malabry’nin girişinde, stratejik bir konumda yer alan meydan, çevresindeki kavşaklara net bir görüş sağlarken bölgede yeni açılan Eczacılık Fakültesi’nin gelişiminin duyulmasına da katkı sağlamayı amaçlıyor. Projede, arazinin jeotopografik özellikleri, yoğun trafik yollarının kesişme noktasındaki konumu ve 5 metrelik kot farkı peyzaj planını belirlerken çok sayıda bitki, çeşme ve oturma yeri barındıran üç yatay teras yaratılmış. Bu teraslarla farklı kotlardaki bina girişlerine erişim sağlanmış. Meydanın ana cadde kotunun altında olmasıyla, yolun her iki tarafında görsel süreklilik sağlanırken trafiğin yoğunluğuyla ilgili oluşabilecek rahatsızlıkların da önüne geçilmiş. Basamaklar, rampalar ve teraslar ve bitkilerden oluşan meydan zemini doğal taş biçimlendirilmiş. Bu yeni topografi, farklı kullanımlara imkan sağlarken tüm yaya hareketlerini bütünleştirip erişim kısıtlamalarını ortadan kaldırıyor.
Kunshan Anayasa Parkı
Mimari Tasarım: IPD
Tamamlanma Tarihi: 2020
Alan: 34.000 m2
Yer: Suzhou, Çin
Fotoğraflar: Lei Sun
Anayasa Parkı, büyükşehir hükümet binaları, bilim müzesi ve şehir
parkına ev sahipliği yapan Kunshan şehir merkezinin kültür merkezinde
konumlanıyor. Projeyle, Çin anayasasının tarihi ve ruhu ile Kunshan’ın
vatandaşları ile olan ilişkisi üzerine mekansal bir deneyim sunmak ve şehrin
daha kültürel ve yaratıcı bir önem kazanması hedeflenmiş.
Parkın temel unsurları, anayasanın
vatandaşların hayatındaki rolünü yansıtıyor. Anayasalar dinamik ve canlı olduğundan
Anayasa Parkı’nın tasarımı, yetkilileri görevlerine bağlayan tarihi, bugünü ve
tören sürecini aydınlatan bir dizi anlatı alanını barındırıyor. Enerjik,
etkileşimli ve farklı park alanı, tarihin ve hukukun zamansal sürecini
somutlaştırmayı amaçlıyor. Parkın merkezinde, suya gömülü bir ayna üzerinde
yazılı anayasa metninin bulunduğu meditasyon avlusu yer alıyor. Su ile her daim
yetişen yeşil ağaç dalları ve yaprakları, devleti ve anayasaya kök salmış
insanları simgeliyor. Avluya 1954’ten bu yana gerçekleşen yedi anayasa
değişikliğini temsil eden dolambaçlı bir sokaktan geçerek ulaşılıyor. Tören
alanında, hükümet yetkililerinin yemin edebilecekleri bir arena bulunuyor.
Çeşmelerin aktif bir enerji getirdiği tasarımda, ziyaretçilere rahatlama,
sosyalleşme ve oyun alanları da sunuluyor. Doğal taşla biçimlenen park,
toplantılar, konuşmalar, yemin törenleri veya eğlence gibi etkinlikler için bir
arena sunan çok işlevli bir alan olarak hizmet veriyor.
Alpini Meydanı
Mimari Tasarım: OSA Architettura e Paesaggio, Studio Capitanio Architetti
Tamamlanma Tarihi: 2020
Alan: 13.000 m2
Yer: Bergamo, İtalya
Fotoğraflar: Stefano Tacchinardi
Alpini meydanının yenilenmesi projesi, 2018-2020 yılları arasında Bergamo Belediyesi adına Studio Capitanio Architetti ve OSA Architettura e Paesaggio tarafından gerçekleştirilmiş. Kentsel dönüşümün merkezinde, şehri tanımlayan kamusal alanların yeniden geliştirilmesi yer alıyor. Kısıtlı bütçeli proje, şehrin en büyük açık alanının kolektif boyutunu kurtararak, toplumun kıyısındaki bireylerin ve meydandan kayıtsız geçenlerin aceleyle uğradığı bu merkezi alandaki sosyal sorunları çözmeyi amaçlıyor. Meydan, 1960’larda Mimar Gambirasio tarafından tasarlanan Alpini Anıtı ve görkemli ağaçlarla zenginleşen tarihi cadde üzerinde konumlanıyor. Yeni meydan, şehre aidiyet duygusu kurabilen, geniş, rahatça erişilebilen bir alan olarak hayal edilmiş. Açık ve güvenli alanlarla tasarım, özgür manzaralar, etkinlikler, açık hava sinemaları, geçici gösteriler ve yerel pazarlar gibi yeni kentsel davranışların hayata geçirilmesine olanak tanıyor. Meydanın bütünsel görünümü yoldan geçenlerin dikkatini çekerken, güvenlik ve konforu da artırıyor. Ziyaretçileri meydanın merkezine yönlendirmek için, bir rampa ve merdivenler oluşturan dikkatli bir kompozisyon düzenlenmiş. Kaldırımlar yerel çakıl ocaklarından çıkarılan agregalarla vurgulanırken alternatif bölümler cilalı taşlar ve brüt betonla tanımlanmış. Büyük ve tarihi ağaçların sergilendiği meydanın tasarımı özgün tasarımlı banklarla tamamlanmış.
Enslaved Laborers Anıtı
Mimari Tasarım: Höweler + Yoon Architecture
Tamamlanma Tarihi: 2020
Alan: 600 m2
Yer: Charlottesville, ABD
Fotoğraflar: Alan Karchmer, Sanjay Suchak
Höweler + Yoon Architecture imzası taşıyan Köleleştirilmiş İşçiler Anıtı, Virginia Üniversitesi’nde günlük yaşamını sürdüren Afroamerikalı öğretim üyelerinin, öğrencilerin ve yöneticilerin yaşamlarını, emeğini ve azmini onurlandırıyor. Anıt, 1817 ve 1865 yılları arasında üniversitenin yapımında çalışan 4.000 kölenin hissettiği, esaret acısı ve geleceğe dair umut duygularının zıtlığını yansıtmayı amaçlıyor. Tasarım, bu insanlık dışı şiddete karşı beslenen direnci kutlarken topluluğun mücadeleye katkılarını anlamak, öğrenmek ve hatırlamak için bir kamusal alan hizmeti sunuyor. Charlottesville şehir merkezine bağlanan Üniversite Caddesi’nde yer alan anıt, kuzeye, simgesel özgürlüğe doğru yönelerek gerçeği ve adaleti arayanlar için açık ve davetkar bir alan sunuyor. Tasarım, Afroamerikalıların özgürlüğü kutladıkları danslardan ilham alınarak dairesel formla inşa edilerek dört bir yandan daha fazla ziyaretçiyi kucaklamayı hedefliyor. İçerisinde bir buluşma alanı, zaman çizelgesine sahip bir su tablası ve yerel granitle biçimlenen, topluluktaki isimlerin kazındığı dışbükey eşmerkezli halkalardan oluşuyor. 80 fit çapındaki granit dış cephe, çeşitli yüzey dokuları, kaplamalar ve portrelerle köleleştirilmiş emekçilerin deneyimlerini yansıtırken; iç duvar, her bireyin isminin yer aldığı bir arşiv işlevi görüyor.