Kısa süre önce dünyanın en iyi projelerinin yarıştığı Los Angeles merkezli International Design Awards (IDA) 2021’de “Residential” kategorisinde Honorable Mention ödülünün sahibi olan İç Mimar Beril Khalaf, New York ve İstanbul merkezli ofislerinde konut, ofis ve ticari alanlar başta olmak üzere geniş bir yelpazede iç mimari proje tasarımı ve uygulama işleri yapıyor. Kurucusu olduğu Beril Khalaf Interiors çatısı altında yürüttüğü projelerde işverenin alışkanlıklarını, beklentilerini ve ihtiyaçlarını özümseyerek, her projeyi ait olduğu yerin doğal, kültürel ve tarihsel bağlamı içinde ele alan ve 360 derece bütüncül bir yaklaşımıyla biçimlenmiş benzersiz tasarımlara imza atan Beril Khalaf ile iç mimarlık alanındaki kariyer yolculuğunu, güncel projelerini ve doğal taş malzemeyle olan ilişkisini konuştuk.
İç mimarlıkla ve tasarımla yolunuz nasıl keşişti?
Üniversiteye sinema ve televizyon bölümü ile başladım. Bu süreç içerisinde edindiğim deneyimler, aslında sahne ve ışık ilişkisinin beni ne kadar etkilediğini daha iyi anlamamı sağladı. Bu nedenle eğitimime İç Mimarlık alanında devam ederek Bahçesehir Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı Bölümü’nü tamamladım. Ardından tasarım vizyonumu genişletmek için New York’ta bir sene boyunca çeşitli kurslar ve seminerlere dahil oldum. Şu anda Beril Khalaf Interiors adı altında İstanbul ve New York merkezli ofisimizde ulusal ve uluslararası konut, ofis ve ticari alanların iç mimari tasarım ve uygulama işlerini profesyonel ekibimle birlikte yürütüyorum.
Bir iç mimari projeyi size ait kılan unsurlar hangileri?
Bir iç mekanın kendine ait özellikleri, yaratılabilecek boşluklar, değerlendirilebilecek kör noktalar, değerlendirilmemiş alanlar ya da daha önceden göz önünde bulundurulmamış ancak küçük bir dokunuşla çarpıcı bir hale dönüşebilecek kısımlar, tasarım sürecine başladığımızda bizi yönlendiren unsurlar arasında yer alıyor. Kişisel olarak da çok detaycı bir yapıda olmam, tasarladığım mekanlarda da kendisini gösteriyor. Dolayısıyla ekip olarak da bu yönde hareket ediyoruz. Üzerinde düşünülmüş bu detaylar projenin tamamını benzersiz ve kendine özgü bir hale getiriyor.
Her projeyi ait olduğu yerin doğal, kültürel ve tarihsel bağlamı içinde ele aldığımız için tüm bu verilerin oluşturduğu dinamikte birbirinden tamamen farklı sonuçlar elde ediyoruz. Dolayısıyla her proje benzersiz bir kurguya ve hikayeye sahip oluyor.
Tasarım için izlediğiniz süreci anlatır mısınız?
Öncelikle ilk buluşmamızı proje alanında gerçekleştiriyoruz. Bizler için ilk keşif gününe danışanımız ile beraber gitmek çok değerli. Mekandan beklentilerini tüm açıklığı ile gözlemleyebildiğimiz hayallerine nasıl karşılık vereceğimizin hayata geçmeye başladığı ilk süreç çünkü. Bolca dinliyoruz bu süreçte, gözlemliyoruz. Ardından projenin hacmine göre değişerek bir süreç izliyoruz. İkinci etap bizim kendi gözlemlerimize dayalı bir süreç oluyor. Projenin bulunduğu mevkii, beklentiler ve tasarım dilimizin bu sürece dahil olması ile beraber üretmeye başlıyoruz. Bu etap en çok vakit geçirdiğimiz, bolca okuduğumuz, araştırdığımız etap oluyor. Tasarımın son haline ulaşması bizim bütün bu verileri toparlayıp bir tasarım diline döktükten sonra danışanımız ile bir kez daha üzerinde konuşup fikir yürüterek onların eklemek ya da tekrar dokunmak istediği bir şey var ise değiştirmemiz ile son haline ulaşıyor.
Pandemi sürecinde tüketicilerin değişen taleplerinden ve bunun tasarım sürecine yansımasından örnekler verir misiniz?
Herkes yaşam alanlarına çok daha fazla özen göstermeye başladı. Özellikle uzaktan çalışanlar için evlerde konforlu çalışma alanları ihtiyacı ortaya çıktı. Bu nedenle değişiklik yapma ya da buna vakit ayırabilme oranı arttı. İç mekanlarda küçük bir ofis alanı ya da spor yapıp hareket edebilmek için bir alan, daha da ötesinde yeni keşfedilen hobiler için ayrılan bir alan ihtiyacı ile bence tüketicinin öncelikli olarak boşluğa ihtiyacı ortaya çıktı. Daha kapalı saklama alanları bu noktada önem arz ediyor. İç mekanın fonksiyonel bir şekilde kurgulanıp ihtiyaç dahilinde isteklere göre şekil değiştirebilmesi önemli hale geldi.
Dünyanın en etkileyici iki büyük kentinde yaşıyor ve üretiyorsunuz. Bir seçim yapmanız gerekse New York mu yoksa İstanbul mu derdiniz?
İki şehrin kendine ait dokuları ve enerjileri bambaşka. Bir noktada da çok benzetiyorum birbirlerine. Her daim dinamik ve keşfedilmeye açık bir sürü noktası var iki şehrin de. İlla bir seçim yapmam gerekirse sanıyorum özellikle aile ve arkadaşlarımdan dolayı İstanbul’u tercih ederdim.
Konut iç mekanlarının tasarımında dikkat ettiğiniz en önemli unsurlar hangileri?
Öncelikle en önemli unsur ihtiyaçlara karşılık verebilecek tasarımlar çıkarabilmek. Danışanlarımızın yaşayacakları alandan beklentisini çözümleyip bu çözümleri akılcı, kullanışlı ve konforlu tasarımlara dönüştürebilmek. Bunun yanı sıra bu mekanları uzun süreli kullanılacağı için uzun ömürlü malzemeleri doğru şekilde tasarımın bir parçası haline getirmeyi önemsiyoruz. Konut iç mekanlarında çokça vakit geçirildiği ve uzun yıllar kullanma hedefi olduğu için yaptığımız tasarımların eskimiyor olması büyük önem kazanıyor.
Kullanıcıların beklentileri tasarımlarınızı ne yönde etkiliyor?
Her yeni ev sahibi başka bir yol çiziyor bize. Beklentileri, zevkleri ve ihtiyaçları her noktada karar kıldığımız tasarım diline bir başka noktadan yaklaşmamızı sağlıyor. Her seferinde kendimizi bir adım daha öteye götürebilmek adına daha çok araştıyor, düşünüyor ve bir tasarım serüveni ortaya koyuyoruz. Kimi zaman ilk etapta hayal ettiğimiz, düşlediğimiz alana ev sahibi tarafından bir fikir de eklenebiliyor. Bu fikri kendi tasarım dilimizle harmanlıyor olmak her projede bambaşka detayları karşımıza çıkarıyor.
Güncel trendleri tasarımlarınıza ne ölçüde yansıtıyorsunuz?
Güncel trendler kimi zaman tasarımlarımıza destek olabiliyor. Yaptığımız tasarımlar bütünüyle güncel trendleri takip etmiyor olsa da ev sahibinin isteği doğrultusunda ya da doğal bir etki olarak bazı noktalarda tasarımlarımızın içerisine eklemlenebiliyor.
Ele aldığınız her projede A’dan Z’ye tüm detayları bütüncül bir yaklaşımla ve projeye özel olarak tasarlıyorsunuz. Bu yaklaşımınız projelere neler katıyor?
Projeye ruhunu veriyor bence. Bir hikayeye dönüşüyor. İç mekana adımınızı attığınız anda detaylar sizi kendine çekiyor. Kişisel olarak detaycı olmam benim detaylara daha çok önem vermeme neden oluyor. Bu sebeple ekip olarak bu yönde hareket ediyoruz. Projenin tamamını benzersiz hale getiriyor bence tasarlanmış detaylar. Kendine özgü bir hale getiriyor her projeyi.
Gelişen teknolojinin mimarlığa ve tasarıma olan katkıları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Teknoloji müthiş bir hızla ilerleyerek hayatlarımızı değiştirip dönüştürüyor. Mimarlık ve tasarımın da bundan nasibini almaması mümkün değil elbette. Teknoloji biz mimarların işini en çok dijitalleşme ile kolaylaştırıyor. Dijital tasarım programları ve iletişim olanakları sayesinde global ölçekte projeler yapabiliyor, dünyanın diğer ucundaki ekip arkadaşlarımızla koordinasyon içinde çalışabiliyoruz. Yapı bilgi modelleme diye de adlandırılan BIM sayesinde bir projede yer alan tüm ekipler ve danışmanlar daha etkili ve verimli bir şekilde projeye dahil olabiliyor. Teknolojinin desteği temel tasarım prensipleriyle birleştirildiğinde yüksek kaliteli, sürdürülebilir bir mimari yaratabilmemizi sağlıyor ve mimarlığı tüm topluma faydalı bir disiplin haline getirmeye aracılık ediyor. Yapı üretiminde ve inşaat teknolojileri de her geçen gün teknolojinin sunduğu yeni imkanlara adapte oluyor. Artırılmış gerçeklik, üç boyutlu yazıcılar, drone teknolojileri bunlardan bazıları. Teknolojideki gelişmelerin yaşam alanlarında son kullanıcıya etkisi de kaçınılmaz. Bina otomasyon sistemleri ve IoT teknolojileri ile evlerimiz ve ofislerimiz her geçen gün daha akıllı, daha konforlu ve daha güvenli bir hale geliyor.
Türkiye’deki mimarlık ve tasarım eğitimi hakkında neler söylemek istersiniz?
Son yıllarda ülkemizde mimarlık eğitimi veren okulların sayısı inanılmaz bir hızla arttı. Ancak malesef bu okulların birçoğunda mimarlık eğitiminin hakkını verecek iyi kurgulanmış bir sistematik ve düşünsel altyapı mevcut değil. Ayrıca akademik kadrolar da yeterli değil. Hal böyle olunca yeterli mimari bilgi ve görgüye sahip olamadan, tasarım gücü ve tasarım yönetimi konularında yeterli donanımı edinmeden mezun olan binlerce genç mimar adayı ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşulların da etkisiyle iş bulamıyor ve umutsuzluğa kapılıyor.
GKT Bodrum Evi ile Los Angeles merkezli International Design Awards (IDA) 2021’de “Residential” kategorisinde Honorable Mention ödülünün sahibi oldunuz. Bu proje ile nasıl bir fark yarattığınızı düşünüyorsunuz?
GKT Bodrum Evi Yalıkavak mevkiinde yer alan yaklaşık dört dönümlük bir arazi üzerine konumlanmış bir taş ev. Yapı sadece Bodrum’da bulunan Çilek Taşı ile inşa edilmiş. Arazinin elverişli olması ve ev sahibinin doğaya duyarlılığı sebebi ile evde solar sistem kullanarak tüm elektrik giderinin güneş enerjisiyle elde edilmesini sağladık. Sürdürülebilirlik ve kullanım kolaylığını düşünerek zeminde mikro beton uygulaması yaptık ve duvarlar için dekoratif sıva tercih ettik. Yapının geleneksel mimarisinin sağlamlığından ve kompaktlığından yararlanarak yüksek yalıtım katmanı, ısı geçirmez camlar ve mimaride açılan bazı yırtıklarla gün ışığından tam performans faydalandık. Genel olarak GKT Bodrum Evi’nde ferah ve açık alanlar yaratarak evde huzur ve sükunet sağlamayı hedefledik.
Son zamanlarda oldukça ses getiren Maslak’taki 7.15 GYM projeniz hakkında neler söylersiniz?
7.15 GYM projesinin iç mekan tasarım ve uygulaması gerçekleştirdik. Bir spor salonu olan 7.15’i her noktası spor çekimleri için de kullanılabilecek büyük bir sahne olarak tasarladık. Hem bu fikre hem de kullanıcı profiline uygun dokular, renkler ve aydınlatma elemanları tercih ettik. Duvarlarda perspektifli aynalar kullanarak mekanı daha geniş göstermek istedik. Aynı zamanda, duvarların geneline uyguladığımız brüt beton rengi dekoratif sıvayı iç mekanda ham ve uğraşılmamış bir atmosfer yaratmak amacıyla kullandık. Zeminlerde ise mikro beton malzemesini giriş itibarıyla mekanın en arka ucuna kadar uyguladık. Projede öncelikli olarak ham bir strüktür yaratıp sürdürülebilir tasarım elemanlarıyla da besleyerek, bu mekanın yeni yaratılan bir markanın ana merkezi olarak uzun yıllar boyu kullanılabilir olmasını hedefledik.
Dünyanın farklı ülkelerinde de üretim yapan bir iç mimar olarak Türkiye’deki tasarım kültürünü global düzeyde nasıl konumlandırıyorsunuz?
Lokal değerlerin öneminin giderek arttığı global bir dünyada yaşıyoruz. Türk kültürünün zenginliği de tasarım ortamında global fark yaratmak adına mimarlar ve tasarımcılar olarak bizlerin elini fazlasıyla güçlendiriyor. Bu zenginliği çağdaş bir vizyonla yorumlayarak geleneklerin ötesine taşımak, daha global bir bakış açısıyla dünyaya sunmak gerekiyor. Sözünü ettiğim geleneksel figürleri birebir kopyalayarak içini boşaltmak değil elbette. Kendi değerlerimizi iyi özümseyip yorumlayarak evrensel bir dille aktarmak Türk tasarımının dünya sahnesinde daha güçlü bir konuma gelmesini sağlayacaktır.
Sıklıkla tasarımlarınızda kullanmayı tercih ettiğiniz doğal taş malzeme sizin için nasıl bir önem taşıyor?
İnsanlığın en önemli mekânsal ihtiyacı olan barınak kavramının ortaya çıktığı ilk andan itibaren doğal taş yaşam alanlarının vazgeçilmez bir parçası olmuş. İnsanın bu gezegendeki varoluşundan bile çok daha eskilere tarihlenen bu malzeme geçmişte taşıyıcı bir yapı malzemesi olarak binaları biçimlendirirken günümüzde zemin ve duvar kaplamalarında daha çok tercih ediliyor. Taşı tercih etmemizin en önemli nedenleri doğal olması, uzun ömürlü yapısı ve eşsiz estetiği. Doğanın bu mucizevi sanat eserleri onu kullandığımız her iç mekana benzersiz bir ruh ve stil ilave ediyor. Kimi zaman prestijin ve lüksün, kimi zaman sadeliğin ve naifliğin bir yansıması olarak doğal taşlar tasarladığımız mekanların karakterine uygun nitelikte kimliklere bürünebiliyor. Mermer, oniks ve bazalt kullanmayı en çok tercih ettiğimiz doğal taşlar arasında. Ülkemiz tam anlamıyla bir doğal taş cenneti. Türkiye doğal taşlarını projelerimizde kullanmaya özen gösteren bir ekibiz.
Geleceğin mekanlarında ve tasarımlarında doğal taşın nasıl bir öneme sahip olacağını düşünüyorsunuz?
Doğal taş, binlerce yıldır olduğu gibi gelecekte de mekanlarımızın değişmez unsuru olacak. Antik dönemden ve hatta öncesinden bu yana süren bu tutkunun gelecek yüzyıllarda da devam edeceğinden hiç kuşkum yok. Doğal taşın sunduğu estetik ve fonksiyonel değeri, verimliliği, uzun ömürlülüğü ve dayanıklılığı aynı anda farklı malzemelerle elde edebilmek pek mümkün değil. Hele ki doğaya yakın olma arayışlarının zamanla daha da artacağı, biyofilik tasarımın giderek daha çok yaygınlık kazanacağı, sürdürülebilir mimarlık arayışlarının daha da önem kazanacağı yakın gelecekte doğal taş mekanlarımızdaki öncelikli yerini korumaya devam edecektir.
GKT Bodrum Evi / GKT Bodrum House. GKT Bodrum Evi / GKT Bodrum House. GKT Bodrum Evi / GKT Bodrum House. GKT Bodrum Evi / GKT Bodrum House. 7.15 GYM. 7.15 GYM.