Sao Paulo’da doğan ve New York’ta büyüyen Nadia Yaron, doğal taş, ahşap ve metalden tasarladığı heykelleriyle kırılganlığı, geçiciliği ve doğayla bütünlüğü yansıtıyor. Her bir eserinin pastoral çevreden esinlenerek ortaya çıktığını söyleyen sanatçı, düşen yaprak, esen rüzgar, açan çiçek ya da gökyüzündeki bulutlar gibi küçük olayların sürekliliğini heykelleriyle anlatıyor. Her şeyin geçici olduğu dünyada kalıcılık hissi yaratmaya çalışan Nadia, tasarımlarında heykelleri üst üste koyarak insanın doğayla bütünlüğüne paralel biçimde insan ölçeğinde formlar yaratıyor.
Heykellerinde genellikle boşluklu yapıları tercih ederek, izleyiciyi detaylara odaklanmaya ve doğanın içsel güzelliğini keşfetmeye davet eden Nadia Yaron aradığı dokuları elde edebilmek için motorlu testereler, öğütücüler ve çeşiti elde oyma aletleri kullanıyor. Yerel ve doğal malzemeleri kullanan Nadia Yaron’un estetik bir ifade olmanın ötesinde, doğaya duyduğu derin saygıyı kanıtlayan eserleri, geçici olanın güzelliğini keşfetme ve doğayla uyum içinde var olma çağrısında bulunuyor. Sanatçı doğal taşla çalışmanın naifliğini “Bu, teslim olmanız gereken bir şey. Kendinizi taşa vermeli ve onun var olmasına izin vermelisiniz.” diyerek anlatıyor.
.
.
Benimsenmiş Kaos
New York’tan ve değişken hava koşullarından etkilenerek oluşturduğu “Benimsenmiş Kaos” koleksiyonunda Nadia Yaron, geçicilik ve dinamizmin, sürekli tanık olduğu kırılganlık ve gücün, denge ve dengesizliğin ince dansının büyüsünü sergiliyor.
Koleksiyonu “bulutları oymaya başladım” diyerek özetleyen sanatçı eserlerini Francis Gallery’de “Çiçekler, Bulutlar, Rüzgar ve Ağaçlar için” adıyla sergiledi. Nadia Yaron sergiden “İlkbahardan sonbahara kadar çoğunlukla dışarıda çalışıyorum ve kendimi doğaya kaptırıyorum. Koleksiyon, güzelliği, bilgeliği ve hayatımıza kattığı tüm neşe için doğaya teşekkür etmenin bir yolu, bir saygı duruşu.” diye bahsediyor.
19. yüzyıldan kalma eski bir çiftlik yapısını stüdyoya çevirerek ve elektrikli testereler, öğütücüler kullanarak heykellerini üreten sanatçı tasarım sürecini huzurlu bir enerji değişiminden ziyade “kaosun içinden çıkan sessizlik” olarak tanımlıyor. Nadia Yaron, koleksiyonda, kireçtaşı, okyanus gri mermer, kırmızı mermer, nero picasso mermeri, alabaster mermeri (kaymaktaşı) kullanmış. Farklı ölçülerde, sınır koymadan çalıştığı eserlerinin renk paletinde toprak tonlarını tercih ediyor. Ceviz ya da açık renkli ahşapların yanı sıra çizgili mermerler kullanarak oldukça sade formlarda ürettiği eserlerinde dengeyi koruyor. Her an devrilecekmiş hissi veren tasarımlarını “Dengesizlik biraz rahatsızlığa, uyumsuzluğa ve hayatın ne kadar kırılgan olabileceğine dair bir farkındalığa yol açıyor, insanlar da dahil olmak üzere doğanın mükemmel ve kusurlu olduğunu hatırlatıyor.” diyerek özetliyor.
.
.
Editör: Simay Sevimbige Yüksek İç Mimar | Doktora Adayı