Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde heykel eğitimini tamamlayan Ebru Akıncı doğal taşa gönül vermiş bir heykeltıraş. 2012 yılında taş heykel teknikleri üzerine çalışmak ve taş heykel sanatına daha yakından odaklanabilmek için İtalya, Carrara’ya taşınan ve 2013 yılında İstanbul’a dönüş yapan sanatçı eserlerinde genel olarak doğal taşla malzemeyle çalışıyor ve bu malzemenin çalışmalarını kişiselleştirdiğini ve eserlerine kimlik kattığını düşünüyor. Üniversite döneminden bu yana birçok ülkede ulusal ve uluslararası sergi, sanat etkinliği ve sempozyumlara katılmış ve büyük ölçekli kamusal alanlar için heykeller tasarlamış Ebru Akıncı ile yaratım süreçlerini, mermeri özenle işlediği eserlerini ve taş malzemede bulduğu ilham kaynaklarını konuştuk.
.
Tasarıma ve sanata yöneliminiz nasıl oldu?
Küçük yaşlardan beri resimle içli dışlı ve ilgiliydim. Ama üniversite hayatımda sosyal bilimlere yönlenmiştim ve sanat ikinci sıradaydı o sıralar hayatımda. Ankara Hacettepe Üniversitesi Tarih Bölümü’nde eğitim görürken heykel bölümünden arkadaşlarımın yüreklendirmeleri ile desen derslerine girmeye başladım; sonra kendimi özel yetenek sınavında buldum. Heykel bölümünü kazanmıştım. Sonrası malum, tarih bölümünden geçiş yaptım. Eğitimimi İstanbul’da MSÜ Heykel Bölümü’nde taş yontu üzerine devam ettirdim ve aynı bölümde lisans eğitimimi tamamladım. İtalya Carrara Güzel Sanatlar Akademisi’nde taş yontu üzerine çalışmalar yaptım.
.
.
Heykel, sanat üretimlerinizde nasıl bir önem taşıyor?
Heykel sanat üretimlerimde merkezde oturuyor. Diğer her şey onun çevresinde dönüyor onu besliyor ona kaynak oluşturuyor.
Yaratacağınız eserin fikir ve tasarım süreci sizin için nasıl ilerliyor?
Genel olarak doğa,mitoloji ve felsefe kaynaklı beni etkileyen bir his, durum, olgu yada olaydan kaynak alan bir kavram, iç dünyam doğrultusunda şekilleniyor zihnimde. Bazen ufak tefek karalamalar ama genellikle çamur yardımı ile netleşip nihai formunu buluyor. Sonra alçı ve benzeri bir ara malzeme yardımıyla kalıbını alıp maketini oluşturuyorum. Ve nihayetinde de tasarıma uygun ölçü ve niteliklerdeki taşı seçip aktarımını yapıyorum.
.
.
Heykellerinizde doğal taşı tercih etme sebepleriniz hakkında neler söylersiniz?
Taş benim vazgeçilmezim; dayanıklılığını ama tüm bu dayanıklı, kütlesel ve ağır algısına rağmen muhteviyatındaki hassasiyeti ve kırılganlığı, yumuşaklığı seviyorum. Taş, yapıtlarımda biçim özelliklerini ve konuyu destekleyen, kimliğini veren bir rol de üstleniyor. Yer kabuğunun yaşam öyküsünü, kıvrımlarında, dokusunda, renklerinde taşıyan mermer bu sürece kendi serüvenini de ekliyor.
Heykellerinizde kullandığınız doğal taşlar hangileri? Tercih ettiğiniz belirgin ocaklar var mı?
Anadolu taşlarından en çok kullandıklarım Muğla, Afyon ve Marmara mermerleri. Özellikle tercih ettiğim bir ocak yok.
Bir sanatçı olarak taş malzemede bulduklarınız ve bulamadıklarınız neler?
Genelde kütlesel form uygulamalarına uygun bir malzemedir ve çok ince form uygulamaları için uygun değildir taş; kırılganlaşır, hassasiyeti artar. Uygulayacağınız tasarımınız ince detaylara sahip ise sabırlı, dikkatli, taşı dinleyerek ve hassas çalışmalısınız.
.
.
“Wind”, “Seeds”, “Lethe” gibi mermeri özenle işlediğiniz tasarımlarınızda malzeme ve fikir arasındaki bağı nasıl anlatırsınız?
Yapıtlarda doğadaki karşıt ilkelerin birlikteliği, etkileşimi veya gerilimi kendini form ve doku karşıtlıklarının kompozisyonu şeklinde gösteriyor. Biçimin temel ilkesini oluşturan bu formlar dinamik bir denge içinde. Kütlesel dış formlar heykelin çevre ile kurduğu ilişkiyi tanımlarken, dokular ve içteki formlar heykelin içsel ruh halini ifade ediyor. Heykellerde kütlesel, geometrik unsurlar ve organik, yumuşak akışkan dokulu unsurların ilişkisi bu diyalogu ifade ederken aynı zamanda taşın o kütlesel, ağır, sert görüntü ve niteliğinin yanı sıra ne denli kırılgan, yumuşak ve hassas olduğu gerçeğini de vurgulama imkanı sağlıyor. Dolayısı ile doğal taş eserlere kendi niteliği ile de katkı sunmuş oluyor.
Şu sıralar üzerinde çalıştığınız güncel işleriniz hakkında neler söylersiniz?
Doğu felsefesi ve uygulamalarından kaynağını alan yeni fikir ve formların izini sürüyorum.Bu formların zihinde filizlenmesi, okumalar yazıp çizmeler, araştırmalar ve gezegenimiz, onun güzel doğası her daim beslendiğim ana kaynağım.
.