Sanat pratiğini mimarlık yaşamına sürekli olarak ilham veren bir yaklaşım olarak gören Ömer Pekin, iki disiplinin sınırlarını sorgulayan yapıtlara imza atıyor. Mimarlık eğitimini Avusturya’daki Akademie der bildenden Künste Wien’de gerçekleştiren Ömer Pekin, yüksek lisansını Amerika Birleşik Devletleri’nde SCI-Arc, Southern California Institute of Architecture’da tamamladı. 2016 yılı itibarıyla Şevki Pekin Mimarlık bünyesinde İstanbul’da çalışmaya başladı. Mimari çalışmaları yanında sanat kariyerine de devam eden uluslararası ve yerel sanat kurumlarıyla iş birlikleriyle solo ve grup sergilerinde çalışmaları yer alan Ömer Pekin’le Contemporary İstanbul kapsamında Qua Granite firması için gerçekleştirdiği enstalasyonu, mimarlık yaşamına sürekli olarak ilham veren sanat pratiğini, doğal taş malzemeyle kurguladığı eserlerini ve güncel çalışmalarını konuştuk.
..
Contemporary İstanbul kapsamında gerçekleştirdiğiniz enstalasyonda malzemeyi kamusal alanda alışageldiğimiz formatın dışında farklı bir şekilde strüktürle buluşturdunuz. Eserinizin ilham kaynakları nelerdi?
Bu proje için kapsamlı şekilde Qua Granite’in üretimini inceleme fırsatım oldu. Malzemenin üretim süreci benim ana ilham kaynağım oldu. Aynı zamanda Qua Granite’e ait üretimin miktarı, üretimde kullanılan hammaddeden makinelere kadar her elementin ölçek olarak büyüklüğü beni çok büyük kayaları, doğal taşları ve doğal taş ile yapılan heykelleri incelemeye yönlendirdi. Araştırmalarım arasında mimarlık ve heykel arasındaki geçişleri incelerken Karyatidlerin üzerine düşünme fırsatım oldu. Karyatidler bilindiği üzere çatıyı tutan figürlerdir. Taşıyıcı gibi görünen dekoratif elemanlar olup o kadar başarılı düşünülmüş bir tasarımdır ki tepesindeki çatının ağırlığını hissettirir. Bu olguyu biraz da irdeleyerek, Qua Granite tarafından üretilmiş malzemeleri Karyatidleri andırır biçimlerde, üst üste dizerek yerleştirdiğimiz üç adet taşıyıcı kolon etrafında gelişen bir mimari pavyon tasarladık. Temelinde ağırlık ve hafiflik temalarını ele alan pavyon, yaklaşık 10 katlı bir binanın dört cephesini kaplamaya yetecek kadar malzemenin kullanılması ile inşa edildi.
.
.
Malzemenin doğal olmayan renklerle birlikte ele alınışı hakkında neler söylersiniz?
Alüminyum üzerine kaynakla işlediğim ve sonra da üstünden renklendirdiğim bir eser serim var. Bu forma sahip tasarımların olduğu sergimiz yeni tamamlandı ve orada da tekrar renk konusu ile yoğun şekilde ilgilendim. Başından beri bir mimar olarak rengin de aslında bir malzeme olduğu görüşündeyim. Mesela Çandarlı’da Şevki Pekin tarafından planlanmış çiftlik yapıları var, kırmızı binalar. Orada kırmızı, bir renkten öte yapıların sembolü olmuş; “kırmızı yamuk yapılar” olarak biliniyorlar. Kırmızının yönlendirici bir etkisi de oluyor bu projede. Dolayısıyla rengi bir malzeme olarak kabul ettiğimizde, mesela pembe, mavi, yeşil gibi renkler üzerinden projemizi kurguladığımızda, temelde dijital ve analog dünya arasındaki geçişkenliği sağlayabilecek bir malzeme yaratmış oluruz. Renge dair anlayışım bütün mimarlık ve sanat pratiğimde bu şekilde gelişiyor.
.
.
Sanat ve mimarlık arakesitinde üretimler yapıyorsunuz. Bu iki disiplinin birbirine yaklaşan ve uzaklaşan noktaları hangileri?
Benim için bu konuda önemli sözlerden birisi, Frank Gehry’nin neyin heykel, neyin mimarlık olduğuna dair bir konuşmasında ele alınıyordu. Bu tartışmada “bir yapının penceresi varsa mimarlıktır, penceresi yoksa heykeldir” gibi bir sonuca gelinmişti. Bu sonuç ne kadar doğru bilmiyorum. Örneğin, Özgürlük Anıtı bir heykel mi yoksa bir bina mı? İçinde bir binaya ait her türlü mimari öğe mevcut. Merdiveni, penceresi, lokantası, asansörü, tuvaleti var ama aslında dışarıdan form olarak bir insan figürü olarak algılanıyor. Mesela alışveriş sepeti şeklindeki sepet bina ya da Frank Gehry tasarımı olan balık şeklindeki balık lokantası gibi örneklere baktığımız zaman neyin sanat, neyin mimarlık olduğu çok karışık ve bunun bence tek bir açıklaması yok. Bu ayrımın, tasarlayanın kendisini nasıl konumlandırdığıyla alakalı olduğunu düşünüyorum. Bana gelince, ben ikisini de yaptığımı düşünüyorum.
.
Doğal taş çalışmalarınızda sıklıkla kullandığınız bir malzeme mi? Daha çok hangi tür taşları tercih ediyorsunuz?
Kullanmayı tercih ettiğim taş türleri değişiyor. Son sergimde bazalt ile çalıştım. Genel olarak doğal taşın oldukça etkileyici bir malzeme olduğunu düşünüyorum. Örneğin doğal taşta bir kırık oluştuğunda, içerisinden baskı ile asla taklit edilemeyecek damar ve değişik dokular çıkıyor. Bu dokuları yönetebilmek bana ilham veren bir süreç.
Doğal taşın özelliklerini kapsamlı şekilde öğrendikçe ve malzemeyi tanıdıkça, mimarın veya sanatçının elinde bu ürün gamı genişliyor. Bunun sonucunda da farklı ve çağdaş tasarımlar ortaya çıkabiliyor. Pek çok projede doğal taşı farklı biçimlerde kullanmak için malzeme araştırmalarına önem veriyorum. Kimi zaman taşın üzerine dijital şekilde planlanmış dokular işliyoruz, kimi zaman doğal taşı mobilya tasarımlarımızda kullanıyoruz. Deneme fırsatı oldukça, bu fırsat tasarımcıya verildikçe doğal taştan her seferinde daha etkileyici eserlerin ortaya çıkabileceğini düşünüyorum.
.
.
Versus Art Project’teki “Infatuation” sergisinde yer alan doğal taş eserleriniz nasıl biçimlendi ve ne tür bir hikayeye sahipler?
Sergide bulunan eserler, bazalt ile üretildi. Bazalt hem rengi hem dokusu ve yapısı itibarıyla eserlerde kendine özgü bir his yaratıyor. Özellikle malzemenin sert yapısı, üretim esnasında oldukça önemli bir rol oynuyor. Taşa uygulanan işlemler, önce dijital ortamda tasarlanarak, sonrasında CNC işleme ile şekillendiriliyor Ortaya çıkan dokuları itibarıyla eserler mekan içerisinde, izleyiciyle ilişki kurarak, farklı ışıklar altında farklı biçimler yakalamayı amaçlıyor.
.
Sıklıkla çalışmayı tercih ettiğiniz doğal taş türleri hangileri ve bu taşları hangi kaynaklardan elde ediyorsunuz?
Genel olarak şu anda en çok çalıştığımız doğal taş bazalt. Bazaltı tercih etme nedenimiz tamamen malzemenin sertliği ve dayanıklılığı ile ilişkili. Bununla birlikte, farklı doğal taşların çok farklı öyküleri oluyor, özellikle içinde fosiller bulunan taşlar hem mimari anlamda hem de sanatsal kullanım için oldukça ilgimi çekiyor.