Çeyrek asırlık deneyimleriyle, uluslararası havalimanı projeleri için master plan tasarımı ve planlama danışmanlığı hizmetleri vererek küresel ölçekte büyük başarılara imza atan GMW MİMARLIK ortakları Mimar Dicle Demircioğlu ve Mimar Pınar İlki Emekçi ile tasarım yaklaşımlarını, ulaşım yapılarındaki farklı dinamikleri ve son trendleri, doğal taş kullanımı ile ilgili düşüncelerini ve geleceğe dair hedeflerini konuştuk.
.
Mimarlık mesleğine nasıl yöneldiniz? Sizleri mimarlık eğitimi almaya neler yönlendirdi?
DD: 16-17 yaşlarında üniversite sınavı gibi bir yarışın sonucuna bağlı olarak meslek seçimini yapıyorsanız, yüksek puanlı bir bölüme girme hedefi, ileride aslında ne olmak istediğinizin önüne geçebiliyor. Benim için de böyle oldu ve ODTÜ Makine Mühendisliği Bölümü’nü kazandım. ODTÜ’de bir yıl hazırlığın ardından bir yıl mühendislik okudum. Bu iki yıl süresince ara ara mimarlık fakültesine gidip hem binayı hem de içinde olan biteni hayranlıkla izlerdim. Çevremdekilerin büyük şaşkınlığına rağmen mimarlık bölümüne geçiş için başvurdum ve kabul edildi. Yani gecikmeli de olsa mimarlık mesleğinin benim açımdan gayet bilinçli ve istekli bir tercih olduğunu söyleyebilirim.
PİE: Resim ve güzel sanatlara her zaman meraklıydım. İlkokulda, henüz mesleğin adını bile bilmeden, mimar olmaya karar vermiştim. Sonrasında üniversite sınavında ise son derece bilinçli olarak tüm mimarlık bölümlerini arka arkaya yazarak ODTÜ Mimarlık Bölümü’ne girdim.
.
.
Mezuniyetten sonra mesleki yolculuklarınıza nasıl devam ettiniz ve yollarınız GMW MİMARLIK’ta nasıl yeniden çakıştı?
PİE: Mezuniyetin ardından hemen İstanbul’a döndüm, İTÜ’de yüksek lisansa başladım. O sırada, ilk çok uluslu proje ekibi deneyimi edindiğim Hyatt Regency otel şantiyesinde, sert peyzaj uygulamasını yapan firmada çalışmaya başladım. Otel açıldıktan sonra, hiç ara vermeden büyük ölçekli projeler inşa eden Maya İnşaat’ta baş mimar Paul Stevens’ın asistanı olarak çalışmaya başladım ve kendisinden daha sonra GMW’ya kabul edilmemi de sağlayacak çok fazla mesleki bilgi ve tecrübe edindim. Orada, SOM’in de görev aldığı Etiler Maya Sitesi projesinde de görev aldım. Paul’ün vefatından sonra, GMW’nun Atatürk Havalimanı’ndaki tasarım ekibine geçtim ve 25 yıldır devam ediyorum.
DD: Mezuniyetten sonra uzun yıllar, rahmetli Cihat Fındıkoğlu’nun kurucusu olduğu mimarlık ofisinde, farklı tipoloji ve ölçeklerde pek çok projede çalıştım. 2003 yılında tam da bir değişiklik yapmayı düşündüğüm bir dönemde, Pınar’ın çalıştığı ofiste yeni başlayan bir proje için mimar alınacağını söylemesi üzerine özgeçmişimi gönderip o zamanki ofis yönetimi ile görüşmeye geldim ve ertesi gün GMW MIMARLIK’ta çalışmaya başladım. Her iki taraf açısından karar verme sürecini bu kadar hızlandıran ana neden elbette Pınar oldu. Pınar’la ODTÜ’den hem sınıf hem de ev arkadaşıydık. Yani 15 yıllık dostluk, 2003’te iş arkadaşlığına, 2011’de de ortaklığa dönüştü.
.
.
GMW MİMARLIK’ın kökleri Ali Evrenay Özveren dolayısıyla İngiliz GMW Architects’e kadar dayanıyor, ofisi de ilk olarak Atatürk Havalimanı Yeni Dış Hatlar Terminali ve Katlı Otoparkı projesiyle tanıdık. Bu bağlantının ve bu projenin hikayesini dinleyebilir miyiz?
PİE: GMW, 1947’de Londra’da kurulmuş, İngiltere’deki ilk giydirme cepheli bina, dönemin en yüksek binası gibi, bazılarının açılışı Kraliçe Elizabeth tarafından yapılmış bir çok önemli ve yenilikçi tasarıma imza atmış bir büroydu. Hatta BIM’in atası sayılan bir yazılımın geliştiricilerini bünyesine katarak, King Saud Üniversitesi’ni BIM (Yapı Bilgi Modelleme) tekniği ile tasarladı. 1970’te British Airways için, bugün halen kullanılmakta olan New York JFK Havalimanı, Terminal 7’yi tasarlamışlardı. Bu bilgi birikimini de kullanarak, 1997 yılında Ali Evrenay Özveren’in liderliğinde yarışma kazanılarak başlanan Atatürk Havalimanı projesi, birçok bürokratik badireden sonra, İngiliz ve Türk mimarlardan oluşan yaklaşık 30 kişilik bir ekip ile İstanbul’da havalimanı şantiyesinde geliştirilmeye başlandı. Ben de 1998 Temmuz’da bu ekibe katıldım. O dönemde, Türkiye’de henüz kullanılmayan, İngiltere ofisinde uygulanan tüm yenilikçi yöntem ve sistemler, taviz vermeden düzenli bir şekilde tüm ekipçe kullanılmaya başlanmıştı. 2000 yılında havalimanı projesi başarıyla tamamlandığında, Türkiye’deki potansiyeli gören Ali Bey, İstanbul’da GMW MIMARLIK adıyla, havalimanı ekibinden 8-10 kişilik bir çekirdek kadro ile, ulaşım projeleri ağırlıklı olmak üzere pek çok uluslararası projeye imza atacak bir büronun başlangıcını yaptı.
.
.
Köklerinizde yer alan GMW Architects genleri ofisin çalışma anlayışını ve iş yapış şekillerini nasıl biçimlendirdi?
DD: GMW MIMARLIK her ne kadar GMW Architects’ten bağımsız bir firma olarak kurulmuş olsa da, Atatürk Havalimanı’nda kullanılan sistem kullanılmaya devam etmiş; yıllar içinde yeni teknolojilere ve zamanın gerekliliklerine göre adapte edilip sürekliliği sağlanmıştır. Sistem derken ofis işleyişinde karşılaşılabilecek her türlü sürece ait yazılı prosedürler zincirini kastediyoruz. Zaman takip çizelgelerinden ekip planlamasına, raporlamadan arşivleme ve server düzenine kadar aklınıza gelebilecek her şey için, neyin, nasıl yapılacağı bellidir. Proje prosedürleri de genel hatlarıyla hazırdır ancak her projenin farklı gerekliliklerine göre yazışmalar, tutanaklar, doküman takibi, proje üretimi için kullanılacak bilgisayar programlarına ait kullanım kuralları dahil her türlü konunun detaylı yer aldığı bir prosedür kitapçığı, proje başlar başlamaz hazırlanır. Mimarlık ekip işidir ve ekibin verimliliği, hızı ve ortaya çıkarılan ürünün kalitesini kontrol etmek ve hepsini bir ortak dile getirmek açısından sistem önemlidir.
.
Havalimanı tasarımlarını mimari bir yapı tipolojisi anlamında diğer yapı tasarımlarından ayıran en belirgin nitelikler hangileri? Kullanıcıyı odağımıza alırsak, havalimanlarının bir geçiş mekanı olması tasarımlarınızı ve kurguyu nasıl etkiliyor?
PİE: Havalimanı terminal binaları, işlevsel olarak temelde geçiş binası olarak nitelendirilebilir ve zaten sırf bu nedenle yolcu konforu bizim önceliğimizdir. Yolcu konforunu sağlamak için kapasite hesapları yapar; yolcu, bagaj, personel, mal, çöp akış şemalarını, mekansal etkiyi çok detaylı çalışırız. Fakat aslında terminal binaları içinde çok farklı fonksiyonların bir araya geldiği yapılardır. Aynı çatı altında, yolculuğa ait alanlara ek olarak, yeme içme ve alışveriş yerleri, bagaj işlem ve diğer teknik alanlar ile her biri ayrı bir bina olabilecek ofis, otel, medikal klinik, hatta karakol bile bulunmaktadır. Bu nedenle de yolcu konforu dışında bir terminal binasının, güvenlik, büyütülebilirlik, uyarlanabilirlik, kolay bakım-onarım, efektif işletilebilirlik gibi birçok niteliğinin olması gerekir. Biçimsel tipolojiye bakacak olursak, bu binaların bulundukları şehirlerin kapısı olma özellikleri vardır. Bu nedenle çekici, akılda kalıcı, bulundukları yerle uyumlu ama o yere değer katan, o yerin yüksek değerlerini dışarı yansıtan, anıtsal yapılar olmak zorundadırlar. Bununla birlikte boyutlarından dolayı bu anıtsallığın çevresel etkisi de optimum olmalı, fayda-zarar ilişkisi çok iyi değerlendirilmelidir.
.
.
Havalimanı tasarımları geçmişten günümüze nasıl biçim değiştirdi? Gelişmeler ve değişimler hangi yönlerde oldu? Teknolojideki gelişmeler havalimanı tasarımlarında kendine nasıl yer buluyor?
PİE: En büyük değişiklik terminal kullanıcılarının kavramsal tanımında oldu aslında ve bu tanımın değişmesinden dolayı birçok biçimsel değişim de oldu. Eskiden “yolcu” olarak adlandırdığımız kullanıcılar, ticari nedenlerle “müşteri” oldular. Bu doğrultuda yolcu akışını pek de önemsemeden ticari kaygılarla yapılan pek çok mekansal düzenleme neticesinde konforun ciddi şekilde azalması ve ticaretin olumsuz yönde etkilenmeye başlaması ve havaalanları arasında rekabetin artması neticesinde kullanıcılar artık memnun edilmesi gereken “misafir” oldular. Günümüzde gelişmiş ülkelerin havalimanı idareleri, sadece yolcu konforunu değil, yolcunun kendini diğer tüm yolcularla eşit hissetmesi; herhangi bir nedenle haksızlığa uğradığını hissetmemesi; ticari olarak en uygun çözüm olmasa da yolcu sirkülasyonunun ticari alanlarla kesilmemesi; cinsiyet, din, dil, ırk eşitliği gibi yüksek değerlerle tasarımlar talep etmeye başladı. Bunun yanı sıra maksimum bekleme süresi, kişi başına düşen alan gibi kantitatif konfor tanımlarıyla birlikte artık gün ışığı, doğal hava, bitkilendirme, görsel ve işitsel sanat gibi kalitatif konfor özellikleri aranmaya başlandı.
Son yıllarda tehditlerin çeşitlenmesi ve artması nedeniyle güvenlikle ilgili ihtiyaçlar da maalesef arttı. Havaalanları terminalleri teknolojik binalar olmaları nedeniyle teknolojiyi çok yakından takip eder ve güvenlik ihtiyaçları ile çelişmediği sürece teknolojiyi sonuna kadar kullanırlar. Teknoloji sayesinde havaalanı deneyimleri neredeyse kişiye özel hale geldi.
.
Havalimanları dışında da çok farklı tipolojilerde projelere imza atıyorsunuz. Bunlardan örnekler verir misiniz?
DD: Farklı ulaşım binaları için de projeler yaptık. Avrasya Tüneli Operasyon ve Bakım Binası bunlardan biri. Foster+Partners’ın projesi olan Medine Hızlı Tren İstasyonu ise uygulama projelerini hazırladığımız ve 12-13 sene önce BIM ortamında çalışmaya adım attığımız ilk proje. Bunun yanında Vodafone, Deutsche Bank, JP Morgan, Odeabank gibi uluslararası firmaların Türkiye genel müdürlüklerinin iç mimari projelerini yaptık. Zaha Hadid tasarımı Irak Merkez Bankası projesi ise hem BIM ortamında uygulama projesini hazırladığımız hem de tüm proje ekibi için BIM yönetimi hizmeti verdiğimiz diğer bir projemiz. Çok sayıda olmasa da otel ve alışveriş merkezi projelerimiz de oldu, Antalya’da IC Green Palace Oteli, Adana’da Burda-01 Alışveriş Merkezi gibi. Bunların dışında Karadağ’da yapılan Portonovi Resort projesi için orada açtığımız ofis ile tasarım yönetimi hizmeti verdik.
.
Doğal taş malzemeyi nasıl tanımlıyorsunuz?
DD&PİE: Her şeyden önce, sürdürülebilir, esnek, içinde bulunduğu çevreyle uyumlu, zamansız ve dürüst olarak özetleyebileceğimiz genel tasarım anlayışımızı bizzat destekleyen ve katkıda bulunan bir malzeme doğal taş. Elbette çok dayanıklı, sağlam, bakımı kolay ve güzel eskiyor olması gibi özelliklerinden dolayı mimari için hep çok önemli bir malzeme olmuş. Ancak bunların yanında doğal taşın, ruhu olan bir malzeme olduğunu, bu nedenle de insan ruhuna dokunan, duygusal bir tarafı olduğunu hep düşünürüz. Bir bina, bir mekan ya da bir ürüne kattığı estetik değer, aslında standart ve seri üretime karşı ortaya koyduğu özgünlük ve bununla da kullanıcılarda bıraktığı “seçkinlik” ve “özel olma” hissi ile de bağlantılı. Günümüzde teknoloji ve yapım yöntemleri bu kadar gelişmişken binlerce yıldır büyük bir ustalıkla kullanılan doğal taşın modern mimarinin de hala önemli bir malzemesi olmaya devam etmesinin de sebeplerinden biri bu olsa gerek.
.
Doğal taşı projelerinizde genellikle hangi fonksiyonlarda değerlendiriyorsunuz?
DD&PİE Doğal taşı dış ve iç cephe duvarları, yer kaplamaları, sabit mobilyalar gibi neredeyse her alanda kullanıyoruz. Özellikle yoğun trafiğe maruz kalacak ya da az kişi tarafından kullanılacak olmasına rağmen daha özellikli mekanlarda kullanıyoruz, diyebiliriz. Renk, doku ve desenin yanında her taşın dayanım, kalınlıklarına göre ebatlandırılmaları, yoğunluk, su emiş özellikleri, aşınım değerleri gibi seçimlerimizde dikkate aldığımız konular var. Bunun yanında projenin nerede olduğu, seçilen taşların hangi ocaklardan alınacağı, sahaya ne şekilde transfer edileceği gibi lojistikle ilgili konuları da sürdürülebilirlik açısından değerlendirmek durumundayız. Tüm bunlara bağlı olarak da çok farklı seçimler yapabiliyoruz. Şu anda inşaatı devam eden Kazakistan Kyzylorda Korkut Ata Havalimani projesi için seçtiğimiz taşlar üzerinden gidecek olursak; malzeme seçimlerini yapmadan önce yerel olarak kullanabileceğimiz doğal veya yapay kaplama malzemelerini araştırdık ancak bölgenin coğrafi ve ekonomik yapısı nedeniyle bölgeden kullanabileceğimiz hiçbir malzeme olmadığını öğrendik. Bunun üzerine mimari olarak elde etmeye çalıştığımız alçakgönüllü ve kibar ama aynı zamanda güçlü ve dayanıklı görünüme katkı sağlayacak çevredeki doğal toprak ve bitki örtüsü renkleriyle uyumlu hiçbir zaman eskimeyecek renk ve dokuları seçtik. Bu renk ve dokulara ulaşabileceğimiz taşlar farklı coğrafyalardan çıkarılıyordu, bunlarda da bütçeye uygun olan alternatifler temin süreleri ile birlikte değerlendirilerek tasarıma uyacak en doğru taşları tercih ettik.
.
Son olarak geleceğe dair hedefleriniz ve planlarınızdan söz eder misiniz?
DD&PIE: Her şeyden önce son yıllarda yaşadığımız sel, orman yangını ve deprem gibi felaketlerden ülke olarak doğru dersler çıkartmış olmayı, inşaat sektörünün önemli aktörlerinden biri olarak biz mimarların bu konuda öncü rol üstlenmelerini, bunun yanında işlevlerinden kullanıcısına kadar diğer tüm aktörlerin talepkarlıkları ile itici bir güç yaratmalarını ve toplumca iklim değişikliği ile mücadele ve sürdürülebilir kalkınma adına gerekenleri bir an önce hayata geçirmeyi diliyoruz. GMW MIMARLIK olarak hedefimiz ve yaptığımız işlerle bu harekete etkin bir katkı sağlamaktır.
.