Çevresinden bağımsız olarak üretilen geleneksel sanat pratiklerinden farklı olarak enstalasyon, bulunduğu mekanla ilişki kuran ve kavramsal altyapıdan beslenen bir sanat alanı olarak ön plana çıkıyor. “Yerleştirme” olarak da bilinen enstalasyon, geçmişten bu yana sanata disiplinlerarası bir yaklaşım kurmasıyla hem sanatçıların hem de mimar ve tasarımcıların katkılarıyla gelişen bir üretim dalı oldu. Mekanla kurulan ilişki ve kavramsal bütünlükte malzemenin önemli söz sahibi olduğu bu sanat alanında, özgünlüğü ve tarihsel niteliği sayesinde doğal taş, kendini vazgeçilmez kılıyor. Geçmişten bugüne çeşitli etkinlik ve mekanlarda sergilenerek doğal taş kullanımıyla akıllarda yer edinen enstalasyon tasarımlarına göz atalım.
Serpentine Gallery 2014 Pavyonu
Tasarım: Smiljan Radic
Tamamlanma Tarihi: 2014
Proje Yeri: Londra, İngiltere
Fotoğraflar: Iwan Baan, John Offenbach
Doğal Taş: Yerel doğal taş
Şilili mimar Smiljan Radic tarafından tasarlanan 2014 Pavyonu, cam elyafla güçlendirilmiş plastik bir kabuktan oluşuyor. Oscar Wilde’ın yazdığı The Selfish Giant (Bencil Dev) adlı hikayeden ilham alan mimar, bu çarpıcı kütleyi büyük kayaların üzerine yerleştirmiş. Peyzajın bir parçası gibi duran kayalar, bir yandan pavyonun fiziksel ağırlığını taşımaya destek olurken diğer taraftan da pavyonun hafif görüntüsüyle kontrast yaratıyor. Pavyonun alışılmadık formu, Serpentine Gallery’nin klasik mimarisiyle birlikte güçlü bir fiziksel etki yaratıyor. Adeta Neolitik dönemden kalma bir bölgedeymiş gibi duran, arkaik bir forma sahip yerleştirmenin tasarımında ham bir ifade yakalanmaya çalışılmış. İnce, saydam kabuk, akşamları etraftan geçenlerin dikkatini çeken sarı renkli bir ışık yayıyor. Esnek, çok amaçlı bir sosyal alan olarak tasarlanan enstalasyon, sanat, şiir, müzik, film, edebiyat gibi farklı alanlardan çeşitli etkinliklere de ev sahipliği yapıyor.
0121-1110=119031
Tasarım: Jaehyo Lee
Tamamlanma Tarihi: 2001-2019
Proje Yeri: Güney Kore
Fotoğraflar: Jaehyo Lee
Doğal Taş: Yerel doğal taş
Doğal taşla yarattığı enstalasyonlarla dünya çapında bilinirliğe sahip olan Güney Koreli heykeltıraş ve sanatçı Jaehyo Lee, Land Art ve “yoksul sanat” olarak da bilinen modern sanat ekolü Arte Povera akımlarını kendine özgü minimalist bir tarzla yorumluyor. Lee, genellikle heykeltıraşların çalıştığı organik heykellerden farklı bir tarzda çalışarak doğal taşın dokusunu ve yapısını hiç değiştirmeden onu birbirlerine bağlayarak enstalasyon çalışmalarına dönüştürüyor. Doğal taşın asılması ve birbirine eklenmesiyle oluşturduğu eserlerde, süreklilik ve boşluk temalarına sıkça rastlanıyor. Enstalasyonları kelimeler yerine matematik işlemlerini andıran sayılarla adlandırmayı seçen sanatçı, oldukça büyük boyutlardaki yerleştirmelerine rağmen mütevazı bir tavır görülüyor. Doğayla, gerçekçi bir ilişki kuran eserlerin sahip olduğu estetik, parçaların oluşturduğu harmoniden geliyor. 1991 yılında bu yana gerçekleştirdiği enstalasyonlarında kullandığı taşları maden ocaklarından değil dere kenarlarından ve demiryollarından toplayan Lee, sanatın yardımıyla doğayı yansıtmak fikrini güçlendirmeyi amaçlıyor.
Liquid Marble
Tasarım: Mathieu Lehanneur
Tamamlanma Tarihi: 2013
Proje Yeri: Milano, İtalya
Fotoğraflar: Franco Chimenti, Michel Giesbrecht, Ed Reeve
Doğal Taş: Mermer
Tasarımlarında yaratıcılık, zanaat ve teknolojinin sınırlarını zorlayan Mathieu Lehanneur, kariyeri boyunca modern tasarım dünyası için ilham veren bir isim oldu. Son dönem eserlerinde doğal taşla biçimlenen ve okyanus dalgalarından ilham alan tasarımlarıyla dikkat çeken Mathieu Lehanneur, Turkish Stones için tasarladığı “Liquid Marble” (Akışkan Mermer) enstalasyonunu ilk olarak Milano Tasarım Haftası’nda sunmuştu. Daha sonra 2016 yılında Fransa’da Uluslararası Bahçe Festivali’nde şato bahçesinde 7,5 metre uzunluğundaki yeşil mermer blok şeklinde sergilenen çalışma ziyaretçilerden büyük ilgi gördü. Teknolojik gelişmeleri geleneksel zanaat üretimleriyle birleştirerek sıvı ile katı form arasında muğlaklık yaratan bu eser, tasarımcının Loire Irmağı’nda rüzgarın oluşturduğu dalgalara dair bir yorumu niteliğinde. “Liquid Marble” enstalasyonu Londra Tasarım Festivali’nde sergilenen en son yerleştirmede ise, ziyaretçileri medyatif ruh haline davet eden siyah mermer rengine büründü. 30 cm yüksekliğindeki bir kaideye oturan ve iç mekanda sergilenen tasarım, denizlerin gece görünümünü sunarken aynı zamanda gerçeküstü bir “portal” hissi yaratıyor. Durağan bir malzeme olarak görülen mermer üzerinde enerji, hareket ve güç duyguları uyandıran Liquid Marble serisi, sanatçının mermer kullanarak geometri ile organik form arasındaki dengeyi araştırdığı çalışmalarının ürünü.
While We Wait
Tasarım: AAU Anastas
Tamamlanma Tarihi: 2017
Proje Yeri: Londra, İngiltere
Fotoğraflar: Edmund Sumner
Doğal Taş: Kireçtaşı
Londra Tasarım Festivali kapsamında inşa edilen doğal taş bloklardan oluşan “While We Wait” isimli enstalasyon, AAU Anastas tasarım stüdyosu tarafından tasarlandı. AAU Anastas stüdyosu kurucuları Elias ve Yousef Anastas, ülkelerinde oldukça önemsenen doğal taş kullanımının günümüzde giderek azaldığını fark ettikten sonra bu çalışmayı gerçekleştirmeye karar vermişler. Kıvrımlı doğal taş bloklarının akıllı sistemlerle kesilerek geleneksel yöntemlerle üst üste eklenmesinden meydana gelen dalgalı form, estetik bakışın yanı sıra kendi kendini taşıyabilen kafes sistemini de yaratıyor. While We Wait, Filistin’in farklı bölgelerinden gelen çeşitli dokulardaki 592 adet kireçtaşı bloklardan oluşuyor. Enstalasyon çalışmasında gökyüzüne doğru açık bırakılan koni formu ise, mimarinin doğa ile olan ilişkisine eleştirel bir bakış sunma arzusuyla tasarlanmış. Tasarımcılar, Filistin bağlamında mimari ile doğal çevre bağını incelerken bunun özellikle kültürel miras alanları için farkındalık oluşturmasını amaçlıyor.
Analogy
Tasarım: AAU Anastas
Tamamlanma Tarihi: 2018
Proje Yeri: Kudüs
Fotoğraflar: Mikaela Burstow
Doğal Taş: Mermer
Filistinli mimarlık firması AAU Anastas, Kudüs şehrinin temel tektoik unsurlarına yönelik araştırmasının sonucu olarak ortaya çıkan “Analogy” isimli enstalasyonu 2018 Kudüs Show IX etkinliğinde sundu. Natura’nın 47. sayısında yer verdiğimiz “Stone Matters” pavyonunun devam niteliğinde olan bu yerleştirme, yeni ifadeler geliştirme çabasıyla Kudüs’te doğal taş kullanılarak yapılmış form ve mekânsal konfigürasyonları ele alıyor. Mimari unsurları bağlam ile beraber ele almayı önemseyen tasarımcılar, her bir arketipsel unsurun içsel niteliklerine odaklanıyor. Tipik olarak dikdörtgen planlı bir tonoz sistemden oluşan “Analogy”, tarihsel olarak hem yerel Filistin yapılarında hem de modern Rönesans saraylarında uygulanan form ve mimari unsurlardan besleniyor. Tonoz ve lentodan oluşan basit geometrik formdaki enstalasyon, doğal taşın kümülatif bir yüzey oluşturmasıyla eğimli ve dalgalı bir üst örtüden meydana geliyor. Formuyla bölgede bulunan 13. yüzyıl İslam mimarisine atıfta bulunan tasarım, geleneksel mimaride yapısal ürün olarak sıkça kullanılan doğal taşı yerel zanaat dili ve modern tekniklerle birleştirerek potansiyellerini keşfetmeyi umuyor.
Emergences
Tasarım: Fabio Viale
Tamamlanma Tarihi: 2020
Proje Yeri: Floransa, İtalya
Fotoğraflar: Lara Facco Press and Communications
Doğal Taş: Mermer
İtalyan sanatçı Fabio Viale’in, Acqua alta Hide Tide başlıklı son sergisinde yer alan “Emergences” enstalasyonu, 15 ton moloz ve 10 mermer malzemeden oluşuyor. Galerinin beyaz iç mekanında dramatik bir etki yaratan yerleştirme, sanatçının daha önce Gioia taş ocağında gerçekleştirdiği ”Root’la” performansının bir parçası. Beyaz mermer ocağının karla kaplı gibi görünen atmosferinde heykellerin vinç ile yokuş aşağı döküldüğü performansta sanatçı, Michelangelo’nun heykellerin yuvarlanma sırasında edindiği hasar ve vuruşların onu kusurlarından arındırdığı fikrinden beslenmiş. Mermer heykellerin ham maddesi olan mermer ile bütünleştiği performans sonrası hasar görmüş heykel parçaları galerideki “Emergences” isimli anıtsal enstalasyon çalışmasını oluşturdu. 15 metre uzunluğunda mermer bir şelaleyi andıran bu yerleştirme, bozulma ve yeniden inşa süreciyle birlikte düşüş ve kurtuluş fikrine atıfta bulunuyor. Fabio Viale, çalışmasıyla ilgili, “Biçim ve yüzeyin kasıtlı olarak değiştirilmesi, eserin kendi kaynağına dönüşüm sürecini bize gösterirken malzemenin doğasında var olan gücü de arttırıyor” açıklamasını yapıyor.